Meme Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?

Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir.