Sinir tanimayan kozmetik, estetik ve saglik sektoru daimi genclige kavusmak isteyenlere umut vermeye devam etsede eninde sonunda her insanin yaslanacagi gercegini ortadan kaldirmiyor; en azindan henuz!
Yaslanma aslinda dogdugumuz andan itibaren vucudumuzun programlanmis olan gorevlerinden birisidir. Hormonlarin karmasik sekilde gerceklesen etkilesimleri tarafindan duzenlenir. Beslenme aliskanligi (ozellikle yagli besin tuketimi), metabolizmanin genel isleyisi (serbest radikallerin olusumu) ve fazla kilolar da yaslanma etkisini hizlandiran etkenlerdir. Ayrica DNA yapisindaki belirli bolgeler de yaslanmadan direkt olarak sorumludur.
Her hucre bolunmesi sirasinda hucre icerisindeki genetik madde, kendini yeni hucreye aktarabilmek amaciyla kopyalar. Iste bu kopyalama esnasinda, genlerin uc noktalarindaki bazi ozel bolgeler de kisalarak yeni hucreye gecer. Dolayisiyla, her hucre bolunmesinde ve yenilenmesinde bu ozel bolgeler daha da kisalir ve bir sure sonra artik hucre yenilenmesi gerceklesemez. Yaslilarda yaralarin gec iyilesmesi ve dokularin artik kendini yenileyememesi, bu nedene dayalidir. Ayrica metabolizmada islevini yitiren ve eskisi gibi etkinlik saglayamayan her asama, yaslanmayi hizlandirir. Vucut hucrelerine ve onlarin isleyisine zararli etkisi bulunan her yabanci madde (alkol, sigara, radyoaktivite ve agir metaller gibi cesitli mutajen* maddeler, vs.) hem direkt olarak hem de bagisiklik sistemini zayiflatmak suretiyle dolayli olarak yaslanmaya etkilidir. Belirli asamalarda yapilan mudaheleler, yaslanma etkisini yavaslatabilir ancak yaslanmayi tam olarak onleyebilmek henuz mumkun degildir.