Suyun insan tarihindeki büyük önemi

Su Her Şeyi Anlatır... Tarih boyunca medeniyetlerin oluşmasında en önemli unsur SU oldu. 'Kadim Şehirler' hep deniz, göl, akarsular kenarlarında kuruldu. Bütün eski medeniyetlerde, kutsal kitaplarda ve bilgeliğin izlerini taşıyan bütün eserlerde SU'ya mistik bir güç atfedildi. Yazı: Pınar Efe İki hidrojen, bir oksijenden oluşan görünüşte çok basit bir formülden yapılanmış su aslında yeryüzünün en şaşırtıcı maddelerinden biridir. Biri yakıcı, diğer ikisi yanıcı iki maddenin hidrojen ve oksijenin yan yana gelmesinden oluşan su molekülleri arasında adına 'hidrojen bağı' denilen çok özel ve fantastik bir bağ vardır. Fizik kanununa göre; yeryüzünde su istisnası dışında bütün ısınan maddeler genişler, yoğunluğu azalır, soğuyan maddeler ise daralır ve yoğunlaşır. Suyun donmasıyla oluşan buz kütlesinin sudan daha ağır olması gerekirken buz sudan daha hafiftir. Böylece binlerce ton ağırlığındaki buz dağları suyun üzerinde dibe çökmeden yüzerler. Sular her zaman yüzeyden donarlar ve buz her zaman suyun üzerinde yüzer, dibe batmaz. Eğer suyun tüm diğer sıvılar gibi soğudukça yoğunluğu artsaydı, yani buz suyun dibine batsaydı, bu durumda okyanuslar, denizler ve göllerde, donma alttan başlayacaktı. Alttan başlayan donma yüzeyde soğuğu kesecek bir buz tabakası olmadığı için, yukarı doğru devam edecekti. Böylece dünyadaki göllerin, denizlerin ve okyanusların çok büyük bölümü dev birer buz kütlesi haline gelecekti. Böyle bir dünyanın denizlerinde hiçbir canlı yaşayamazdı. Denizlerin ölü olduğu bir ekolojik sistemde kara canlılarının varlığı da mümkün olamazdı. Eğer su "normal" davransaydı, dünyamız ölü bir gezegen olacaktı! Su Mucizesi... Japon Bilim adamı Dr. Masaru Emoto'nun yaptığı araştırma tüm dünyada çok ses getirmişti. Dr. Emoto'nun çalışmasında somut kanıtlarla insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, fikir ve müziğin, hatta suya oynatılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmişti. Araştırmaları sonucunda şu yargıya vardı. Su bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen, sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur. Yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur. Fakat değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şekli de değişir. Çevreden aldığı enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir. Bu anlamda su sadece görsel olarak çevresel durumu yansıtmaz, aynı zamanda moleküler anlamda da yansıtır. Emoto dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmişti. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ve su borularında, depolarda bekletilen durgun su kesin olarak şekilsel bozukluk ve rastgele oluşmuş kristal şekiller oluşturuyordu. Japon bilim adamı Dr. Emoto; son araştırmasında İslamiyeti ele aldı. Kur'an okunurken moleküllerin en doğru dizilime kavuştuğunu gördü! Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine yaptığı araştırmalarda Kur'an okurken veya hoca ezan okurken, sudaki moleküllerin meydana gelen titreşimle mükemmel bir altıgen dizilime ulaştığını saptadı. Dr. Emoto kısa bir süre önce Mısır'a giderek Kahire Üniversitesi'nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını meslektaşları ile paylaştı. Mısır devlet televizyonunda Japon bilim adamının elde ettiği bulgular profesörler tarafından tartışmaya açıldı. Kur'an okunurken suyun nasıl değiştiğini tartışan bilim adamları, insan vücudunun yüzde 70'inin sudan oluştuğundan yola çıkarak, Kur'an okuyan ve Allah'a dua eden insanların huzur ve mutluluk duymasının sebebinin de bu olduğu öne sürüldü. Suyun Hafızası Var! Fransız Bilim adamı Dr. Jacques Benveniste yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton -ışık- yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980'lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda sallayarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Benveniste'nin araştırmalarını şüphe ile karşılayan Queens Belfast Üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araştırma grubuna katılmış. Fransa, İtalya, Belçika, ve Hollanda'dan oluşan ekip Profesör M. Roberfroid tarafından koordine edilmiş. Belçika Katolik Üniversitesinde Benvenistenin kullandığı orijinal deneyin daha rafine edilmisini kullanarak yapılan uygulamayla ilgili her dört laboratuardaki bilim adamları deney solüsyonlarının içinde ne olduğunu bilmeden çalışmışlar. Hatta tüplerin bazılarında sadece saf su varmış. Tüm deney bağımsız bir bilim adamı tarafından koordine ediliyormuş. Bu kişi tüm solüsyonları kodluyor ve bilgiyi topluyormuş ama deneylerde bil-fiil çalışmıyormuş, bu yüzden yalan ve dolana yer kalmamış. Yapılan tüm deneyler Benveniste'nin sonuçlarını desteklemiş. Benveniste buna karşılık "12 sene önceye, bizim başladığımız noktaya gittiler." demiş. Benveniste ayrıca "Biokimyevi maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı ile dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri sanki gerçekte o madde varmış gibi etkileyip değişim yaratır." demiş. İnsan bedeninin yaklaşık %70'i sudur. Düşüncelerimiz ve konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız. Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, aşağı-yukarı, sağa-sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı...