Seramiğin Tarihçesi

Seramik ne zaman ve nerede bulunmuştur? Seramiğin tarihi, tarihteki gelişimi, tarihçesi hakkında bilgi. Seramikçilik Cilalı Taş Çağı’nda ortaya çıktı. Bu dönemdeki seramikler süsleme biçimlerine göre çeşitlere ayrılır. Seramikçilikte yüksek sıcaklıkta camlaştırma işlevini ilk kez Çinliler gerçekleştirdi. Gerçek sert porselen olan kumtaşı da yine Çinlilerce bulundu. Batıda ise Galya ve İtalya’daki Roma beğenisini yansıtan atölyelerde uzun süren yalnızca madeni kap-kaçağı taklit eden seramikler yapıldı. Avrupa’da 15. yüzyıla kadar yalnızca kaba kilden yapılmış pişmiş çanak çömlek yapılabildi. Bu eşyaların emayla kaplanarak geçirimsiz kılınmasıysa 15. yüzyıla rastlar. 16. yüzyılda Avrupa’nın hemen her yerinde açılmaya başlayan atölyeler izledikleri süsleme teknikleriyle birbirlerinden ayrıldı. 17. yüzyılda Avrupa pazarlarında seramiğe büyük bir ilgi doğdu. 18. yüzyılda seramik eşyada görülen ilginç çeşitlilik, porselen formülünü bulmak için girişilen çalışmaların bir sonucudur. 19. yüzyılda bu sanat kolunda hemen hiçbir yenilik görülmedi. Bu yüzyılda seramik eşya yapımında işlevin ön planda tutulması, sanat açısından önemli bir geriliğe yol açtı. 1880′lerde süsleme sanatlarındaki yenilik hareketleri etkilerini seramikçilik üzerinde de gösterdi. 1945′ten sonra seramik sanatı özellikle rüstik, kumtaşı fayans ve çömlekler alanında hızla gelişti. Türkiye’de Seramik: Anadolu’da erken dönemde mimarlığa uygulanmış duvar çinileri yaygınlık gösterir. Özellikle 13. yüzyılda seramikçilikte teknik açıdan yetkinliğe ulaşıldı. Özellikle Beylikler ve Osmanlılar döneminde seramikçilikte önemli bir gelişme gözlendi. Bu dönemlerde İznik, Kütahya, Milet, Antalya, Konya, Malatya ve Bursa başlıca seramik yapım merkezleridir. 15. yüzyıla ait mavi-beyaz renkli Osmanlı seramikleri bu dönemin en eski örnekleridir. Günümüzde pek azı Topkapı Sarayı Müzesi’nde, büyük bir çoğunluğu ise dünyanın çeşitli müzelerinde sergilenmekte olan ilk dönem Osmanlı seramik kapları yapımında İznik ve Kütahya’daki atölyeler başlıca sırayı alır. Şakayık, krizantem ve bitki motifleri bu dönem seramiklerinde en çok kullanılan desenlerdir. 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlılarda seramik sanatı doruk noktasına ulaştı. Mimarlıkta çini olarak da geniş bir kullanım alanı bulan bu dönem seramikleri teknik ve estetik olgunlukları bakımından dikkat çekicidir. Astar ve sıraltı tekniklerinin uygulandığı bu seramikler, çinilerde olduğu gibi kobalt mavisi, yeşil, firuze, beyaz, siyah ve hafif kabartmalı domates kırmızı renginde olup biçimleri çevreleyen çizgiler genellikle siyahtır. Bu dönemin beğeni toplayan motifleri, gül, lale, nar çiçeği, karanfil ve menekşedir. Sırları ve renklerin parlaklığı dikkat çekicidir. 18. yüzyıl sonlarına kadar seramik yapımında İznik başı çekmekteyken, bu yüzyıldan sonra Kütahya ilk sıraya geçti. Kütahya çinileri de sıraltı tekniğiyle yapılmış olup, bunlarda çiçekler, stilize edilmiş yaprak motifleri, kuş ve balık desenleri yaygın olarak kullanıldı. Bu yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı seramiklerinde nitelik açısından bir düşüş görülür. Seramikçilikte işçilik eski önemini yitirirken, bu sanata geri bir taşra üslubu egemen olmaya başladı. Geleneksel üslubun geç dönemlerinde Çanakkale önemli bir seramikçilik merkezi durumuna geldi. Namık İsmail’in müdürlük yaptığı dönemde, 1929′da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi bünyesinde kurulan Dekoratif Sanatlar Bölümü ve buna bağlı seramik atölyesi, seramiğin özellikle 1950′lerden soma Türkiye’de çağdaş nitelikte bir sanat dalı olarak gelişip yaygınlaşmasında önemli bir rol oynadı. Öte yandan bir devlet kuruluşu olan Sümerbank’ın İstanbul ve Kütahya illerini kapsayan bir seramik endüstrisi projesini 1930′lardan sonra geliştirmiş olmasının da bu alanda büyük katkıları oldu. Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulunda seramik çalışmaları başlayıncaya kadar (1957) Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve bir ölçüde Gazi Eğitim Enstitüsü’nde kurulan atölyelerde yapılan çalışmalar, seramikçiliğin gelişiminde önemli bir görev üstlendi.