1672 yılında, prizmalarla deneyler yapan Isaac Newton büyük bir keşif yaptı: Sıradan "beyaz" ışığın, gerçekte birçok farklı dalga boyundaki ışık ışınlarının birleşmesinden oluştuğunu gözlemledi. Nesnelerin belli renklerde görünmelerinin nedeni, belli dalga boylarındaki ışığı ötekilere göre daha fazla yansıtmasıdır. Örneğin, kırmızı bir elmanın kırmızı olması, görünür ışık tayfı üzerinde kırmızıya denk gelen ışınları yansıtmasından kaynaklanır. 1802 yılında, Newton'un keşfi üzerinde çalışan Thomas Young adlı bir doktor, ağtabakada, ışığın insan gözüyle görülebilen dalga boylarının her biri için ayrı bir alıcı bulunamayacağı sonucuna vardı. Bunun yerine, renklerin üç renk koduyla algılandığını öne sürdü. Resimle uğraşanların bildiği gibi, beyaz dışında, ışık tayfındaki tüm renkler, yalnızca üç farklı renk boya birbirine karıştırılarak elde edilebilir. Young, bunun ışığın kendi özelliklerinden değil, ağtabakadaki, her biri farklı dalga boylarına duyarlı, üç farklı "parçacığın" etkinliklerinin bileşiminden kaynaklandığını düşünüyordu.