KÜBA.(İspanyolca: República de Cuba) Antil Denizi’nde yer alan Küba Adası, biçimiyle çok büyük bir timsaha benzetilmiştir: uzunluğu 1 200 kilometre olduğu halde en geniş yeri 145 kilometreyi geçmez. Esas adayı yüzlerce küçük adacık kuşatır; bunlardan biri olan Pinos Adası, eskiden korsanların ünlü barınağı idi: *Stevenson’un Define Adası diye anlattığı ada budur. Küba Amerika Birleşik Devletleri ve Bahamalar’ın güneyinde, Türk ve Caicos Adaları ve Haiti’nin batısında, Meksika’nın doğusunda ve Cayman Adaları ve Jamaika’nın kuzeyinde yer alan sosyalist planlı ekonominin aktif olduğu bir halk devletidir.
İspanyollar Küba’yı sömürge haline getirmeden önce, bu toprakların büyük kısmı (yüzde 60) ormanlıktı. Günümüzde ormanlar hemen hemen yok olmuş (yüzde 8), ormanın yerini yavaş yavaş şekerkamışı tarlaları almıştır; bununla birlikte, dünyanın en sert ağaçlarından olan gayak henüz tükenmemiştir. Küba tütünüyle de ünlüdür: «Havana», yaprak sigarasıyla eşanlama gelir. Nüfusun büyük kısmı melezlerle zencilerden oluşur: zenci tacirleri iki yüzyıl içinde adaya bir milyon Afri- ka’lı zenci getirdi. Nüfusun beşte birinden fazlası günümüzde başkent Havana’da yaşar.
Kolomb’dan Castro’ya
Kristof Kolomb 1492 yılında Küba kıyılarına ulaştı. On dokuz yıl sonra Diego Velasquez ülkeyi sömürge yaptı, ama Küba altım çok çabuk tükendiğinden, Ispanyollar adayla ilgilenmez oldular.
XIX. yy .in sonunda. Yeni Dünya’daki son İspanyol sömürgelerinden biri olan Küba, ‘Ispanya ile ‘Amerika Birleşik Devletleri arasında çıkan savaşta bağımsızlığına kavuştu. Ama a- da, gerçekte Amerikalıların vesayetine girdi; diktatör Küba hükümetleri aracılığıyla adanın siyasal ve ekonomik yaşamını onlar denetlediler. 1956 yılında, küçük bir gerilla grubunun başına geçen Fidel Castro, kardeşi Raul ve «el Che» lakabıyla lan Arjantin’li Che Guevara, ülkeyi gerçek ten özgürlüğe kavuşturma işine giriştiler. iki yıl süren çete savaşından sonra diktatör Batista kaçmak zorunda kaldı ve Fidel Castro, 2 ocak 1959’ da muzaffer olarak Havana’ya girdi. Yeni sosyalist devletin başbakanlığına getirilen Castro, kararlı bir davranışla ülkeyi Amerikan baskısından kurtardı ve S.S.C.B. ile öteki doğu demokrasilerine yaklaşarak önemli anlaşmalar yaptı. Küba halkının enerjisini seferber edip bir yandan geniş ve gösterişli bir okuma-yazma kampanyası sürdürürken, bir yandan da ekonomik kalkınma çabasına girişti. Şeker üretimini 10 milyon tona çıkarma kampanyası başarıya ulaştırılamadı. Adanın büyük yeraltı serveti olan nikel ihracatından da beklenen sonuç alınamadı. Sığır yetiştiriciliği, kahve ve pirinç üretimi alanlarında başarı sağlandıysa da, Küba ekonomik sorunlarına bir çözüm yolu bulamadı. 1970′lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturuldu. Bu arada Castro’nun yönetimdeki etkinliği de pekiştirildi. 1979 – 1982 arasında Bağlantısızlar Hareketi’nın dönem başkanlığını yürüten Küba’nın SSCB ile olan ilişkileri doğrultusunda Angola ve Etiyopya’ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan’ın SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması Üçüncü Dünya’da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açtı. 1980′de Kübalı rejim muhaliflerine Amerika Birleşik Devletleri’ye gitme izninin verilmesinden sonra göç eden 120 bin Kübalı arasında adi suçluların ve akıl hastalarının bulunması ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Grenada’ya müdahalesi iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi. 1990′da Doğu Bloku’nu saran değişim dalgası siyasi olarak Küba’yı etkilemedi. Soğuk Savaş sonrasında kesilen Sovyet yardımı yüzünden iktisadi bir açmaza sürüklenen Küba, turizm yatırımlarına yöneldi ve kısıtlı da olsa özel yatırımlara izin verildi. Yine bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görüldü. 1990′ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’ne yakınlaşan Küba, Latin Amerika’da da (özellikle Venezuela ve Bolivya) yeni müttefikler buldu. 31 Temmuz 2006′da Fidel Castro başkanlik görevlerini kardeşi Raul Castro’ya devretti ve 19 Aralık 2007′de koltuğunu bıraktı.Küba, devrim sonrasında hızlı bir yapılanma dönemi geçirmiştir.
Kültür
Küba’nın başkenti Havana’da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunmaktadır. Bu sebeple 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.Küba kültürü köken bakımından İspanyol ve Afrika etkisinin belirgin izlerini taşır. Amerika Birleşik Devletleri ile olan tarihi bağları nedeniyle Kuzey Amerika sporları halk arasında yoğun ilgi görmektedir. Başta beyzbol olmak üzere basketbol, voleybol, atletizm ve boks; Küba’da yaygın olarak oynanan ve uluslararası müsabakalarda başarılı olunan sporlardandır. Devrim sonrasında hızla gelişen ve refah düzeyinin yükseldiği Küba’da halkın tamamına yakını okur yazardır. Her köşe başında amatör müzik grupları boy gösterir. Uzun bir geçmişe sahip olan Küba müziği, coşkulu ve hareketli eserlerden oluşup geniş bir yelpazeye sahiptir.Küba mutfağı, genel olarak İspanyol-Karayip karışımıdır. Domuz eti, deniz mahsulleri, mısır ve siyah fasulye çok tüketilir. Küba edebiyatının özellikle şiir alanında zengin ve nitelikli bir mirası vardır. 19. yüzyılda yaşamış şair Jose Marti ile 20. yüzyılda yaşamış olan Nicolás Guillén önemli Kübalı edebiyatçılardandır. Ünlü şarkı Guantanamera, Küba’nın devrimci kahramanı Jose Marti’nin eseridir. Aynı zamanda Bolivya ordusuna ve Che’ye yazılan ünlü Soldadito Boliviano (Bolivyalı Küçük asker) şarkısı da Nicholas Guillen’indir.