Çoğu insan bitkilerin tehlikeden kaçamadıklarını, dolayısıyla düşmanlarına hemen teslim olduklarını zanneder. Ancak yapılan araştırmalar durumun hiç de zannedildiği gibi olmadığını ortaya çıkarmıştır. Tam tersine bitkiler de şaşırtıcı taktiklerle ve aralarında gizli bir dil kullanarak düşmanlarına karşı kendilerini korumaktadırlar.
Konuşamayan hatta ses dahi çıkaramayan, hareket etme yeteneği kısıtlı olan bitkiler nasıl iletişim kurarlar?
Tehlike anında komşu bitkileri nasıl uyarırlar?
Bitkiler kendi aralarında kurdukları iletişimin yanı sıra böceklerle iletişim kurmak için hangi yöntemlere başvururlar? İletişim kurabilmenin en kolay yolu konuşmaktır. İnsan konuşarak çevresindekilere isteklerini, düşüncelerini, neşesini, mutluluğunu kısacası tüm duygu ve düşüncelerini ifade eder. Kuşkusuz bu özellik, Yüce Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden biridir. İnsanlar gibi hayvanlar da kendi aralarında kolaylıkla iletişim kurabilir, çıkardıkları seslerle, örneğin tehlike anını, avın yaklaştığını, toplanmaları gerektiğini birbirlerine duyururlar. Hayvanlar âleminin en sessiz üyesi olan balıklar bile vücut dillerini ve hareket etme kabiliyetlerini kullanarak birbirleri ile haberleşirler. Peki, canlılar âleminin sessiz üyeleri olarak bilinen, üstelik hareket etme yeteneği de son derece kısıtlı olan bitkiler nasıl iletişim kurarlar? Bitkiler konuşurlar mı? Birçok insanın bu soruya vereceği cevap “hayır” olacaktır. Ancak yapılan bilimsel araştırmalar bitkilerin sessiz gibi görünen dünyalarında aslında gizli bir dil kullandıklarını göstermiştir. İlerleyen sayfalarda da okuyacağınız gibi bitkiler, Yüce Allah’ın kusursuz yaratışının ve sonsuz aklının delillerinden biri olarak bir dil ile konuşurlar. Ancak bu dil konuşulurken, en ufak bir ses dahi duyulmaz. Çünkü bu dil, “hissedilmeyen koku” olarak isimlendirilen kimyasal bir dildir.
Bitkiler Uçucu Organik Bileşikleri Kullanarak Konuşurlar
Bitkiler, çevrelerindeki canlılarla algılanmayan koku olarak adlandırılan “uçucu organik bileşikler” yolu ile iletişim kurarlar. Metabolizmalarında birbirinden farklı binlerce organik bileşik üretebilirler. Bu bileşiklerin çoğu bitkilerin etrafını bir bulut gibi kaplar. Aslında bu uçucu organik bileşikler, bitkilerin bunları üretme konusunda son derece kompleks bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bizim sadece hoşumuza giden bir koku olarak algıladığımız, bazen de hiç hissedemediğimiz bu uçucu organik bileşikler, etraftaki canlılar için yol gösterici birer rehber özelliğine sahiptir. Çünkü bitki, bu bileşikleri düşmanlarını caydırmak veya cezbetmek için salgılar.
Şimdiye kadar 1000 değişik bileşik saptanmıştır ve muhtemelen henüz keşfedilmemiş niceleri de mevcuttur. Yapılan araştırmalar, bitkiler tarafından üretilen çeşitli özelliklerde ve fonksiyonlarda on binlerce ya da yüz binlerce birincil ve ikincil uçucu organik kimyasal olduğunu göstermektedir.
Bitkiler Kimyasalları Nasıl Üretir ve Depolar?
Bitkiler tarafından üretilen aromatik bileşikler son derece karmaşık kimyasal işlemler sonucunda oluşur. Bu bileşiklerin evrimcilerin iddia ettiği gibi rastgele olaylar sonucunda, tesadüfen oluşması mümkün değildir. Çünkü bu bileşikler bir kimyacıyı bile hayrete düşürecek ölçüde teknik işlemler sonucunda oluşur. Bitkiler, organik kimya üzerine çalışan bir laboratuvar gibi, metilleme, açilleme, oksidasyon / redüksiyon gibi kimyasal işlemleri, bu görevler için özel olarak “yaratılmış” enzimler kullanarak, adım adım, büyük bir hassasiyet içinde gerçekleştirirler. Ayrıca bu mekanizma içinde, üretilen bileşikleri depolayan ve zamanı geldiğinde uçucu gazlar halinde havaya salınmasını organize eden hücreler bulunur. Kısacası gül gibi hoşumuza giden kokuları oluşturan bileşiklerin bir araya gelmesi olağanüstü teknik bir organizasyonu gerektirmektedir.
Bitkiler Kendi Aralarında Nasıl Anlaşırlar?
Bitkiler kendilerine zarar verecek olan canlılar tarafından saldırıya uğradıklarında salgıladıkları uçucu organik bileşikler ile yan komşuları olan diğer bitkileri uyarırlar. Aslında bu uyarma işlemi diğer bitkiler tarafından saldırıya uğrayan ağacın, yaydığı uçucu organik bileşikleri gizlice “dinlemesi” biçimindedir. Böylece saldırıya uğramadan önce savunma sistemlerini harekete geçirirler. Peki bu dinleme işlemi nasıl gerçekleşir?
Saldırıya uğrayan bitkilerin açığa çıkardıkları uçucu organik bileşikler, komşu bitkiler tarafından kopyalanır ve art arda gelen sinyallerin analizi yapılarak savunma sistemi harekete geçirilir. Burada bir başka gerçek daha ortaya çıkmaktadır: Bitkiler birbirleri ile sadece konuşmakla kalmayıp aynı zamanda birbirlerini “dinlemekte”dirler. Nitekim uzmanların yaptıkları deneyler bazı işlemler vesilesiyle söz konusu sinyallere “sağır” hale getirilen bitkilerin, tehlikeye maruz kalma riskinin daha fazla olduğunu göstermiştir.
Bitkilerin birbirleri ile iletişim kurmaları, kendilerini savunurken yaydıkları uçucu organik bileşiklerin diğer bitkiler tarafından “tehlike” habercisi olarak algılanıp savunma sistemlerinin harekete geçmesi, zeka gerektiren davranışlardır. Bitkinin tehlike anını “idrak etmesi” ve “hafızasına” bunu yerleştirmesi, kendi bünyesinde çeşitli değişiklikler oluşturup savunma taktiği geliştirmesi, evrimcilerin iddia ettiği gibi tesadüfler sonucunda ortaya çıkamaz. Gerçek şu ki, bitkiler birbirleri ile iletişim kurma özelliğine sahip olarak “yaratılmış”lardır. Bu, onlara Yüce Allah tarafından özel olarak verilmiş bir savunma sistemidir. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar mükemmel yaratan Yüce Allah, yeryüzündeki tüm bitkilerin bulundukları ortamda gereken her türlü ihtiyaçlarını da var etmiştir. Yüce Allah bir Kuran ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar...” (Secde Suresi, 5)
Bitkilerin Böceklerle Anlaşma Dili
Bitkiler üstün güç sahibi Rabbimiz’in yarattığı uçucu organik bileşikler yolu ile böceklerle de iletişim kurarlar. Bitkiler böceklerle konuşmalarında iki dil kullanırlar. Bunlardan biri tehditkar bir dildir. Bu tehditkar dil bitkilerin, yapraklarını kemiren böcekleri uzaklaştırmak için kimi zaman zararlı kimyasallar üretmesi, kimi zaman da bu böceklerle beslenen avcı böcekleri çeken kimyasal kokular yaymaları ile ortaya çıkar. Kuşkusuz her iki taktik de son derece mucizevidir. Nitekim tarımsal alanda yapılan faaliyetlerde bu gizli dil, çok etkili bir yöntem olarak taklit edilmeye çalışılmaktadır. Almanya’daki Max Planck Kimyasal Ekoloji Enstitüsü’nde ‘bitki savunması genetiği’ alanında çalışmalar yapan Jonathan Gershenzon, bu stratejiyi gereği gibi taklit edebilirlerse, gelecekte tarımsal ilaçlamaların zehirsiz yapılabileceğini düşünmektedir.Bitkilerin böceklerle kurduğu diğer iletişim ise son derece dostanedir.
Bitkilerin Böceklerden Korunmak İçin Kullandıkları Yöntem
Böceklerin bir kısmının beslenme sistemi bitkisel besinlere dayanır. Bu tip böcekler “otçul böcekler” grubunda yer alırlar. Otçul böceklerin besin kaynağı olan bitkiler, kendilerine zarar verecek böceklerin yaklaştığını “anlar” ve kendilerini tehdit eden böcekleri avlayan etçil böcekleri çağıran uçucu organik sinyaller üretirler. Uçucu sinyaller aynı zamanda komşu bitkiler tarafından da algılanır ve kendi savunmalarını ayarlamaları için yeniden yorumlanır. Burada ilginç olan nokta, bitkilerin kendilerine zarar verecek böcekleri “algılayıp, tanımaları”, bu böcekleri avlayan etçil böceklerin varlığını ve bu etçil böcekleri çekecek sinyalleri “bilmeleri”dir. Elbette ki bitkilerin tüm bunları kendi başlarına yapabilmeleri mümkün değildir. Bunları deneme yanılma yöntemi ile öğrenmeleri ise zeka gerektirir, bitkilerin bu davranış özellikleri ile birlikte yaratıldıkları apaçık bir gerçektir. Bazı bitki türlerinin kullandıkları bu yöntemlere bazı örnekler şunlardır:
ABD Utah’ta yetişen bir tütün bitkisi Manduca güvesinin tırtılı tarafından saldırıya uğramaktadır. Bu zararlının yumurtaları Geocoris böceği tarafından sevilen bir yiyecek türüdür. Tütün bitkisinin salgıladığı uçucu kimyasal madde sayesinde Geocoris avcısı çağırılmakta ve yumurtalar bu böcek tarafından yendiği için tırtıl sayısının artışı engellenmektedir.
Bazı bitkiler, ısırılan bölgeden kendilerini ısıran böceğin sindirim sistemini bozucu ve ona sahte tokluk hissettiren bir sıvı salgılar. Aynı zamanda yaprak hasar gördüğü yerden “jasmonik asit” denen bir tür asit de salgılayarak diğer yaprakların saldırıdan haberdar olmasını ve savunmaya geçmesini sağlar.
Mısır ve fasulye bitkileri, düşmanlarından korunmak için parazit olarak yaşayan eşek arılarını adeta paralı asker gibi kullanırlar. Yapraklarına tırtıl dadandığında özel bir kimyasal salgı salgılayan bu bitkiler, eşek arılarını bulundukları yere toplarlar. Eşek arıları da larvalarını bitkiye saldırmış olan tırtılların üstlerine bırakırlar. Büyüyen eşek arısı larvaları, tırtılların ölümüne neden olur, bu da bitkinin kurtulmasını sağlar.
Bitkilerin bazıları ise aleolu kimyasal bileşikleri yapılarında bulundururlar. Bunlar böcek ve hayvanlar için bazen çekici, bazen korkutucu, bazen alerji yapıcı, bazen de öldürücü olarak etkilerini gösterirler. Örneğin kelebekler çalı çiçekli bitkilere yanaşmazlar. Çünkü bu tür çiçekler savunma sistemlerinin içinde “sinigrin” adlı bir zehir maddesi bulundururlar.
Akçaağaçların, özellikle şeker akçaağacının genç sürgünlerini ve yapraklarını zararlı canlılardan koruma düzeni çoğu zaman insanların ürettikleri böcek öldürücülerden çok daha etkilidir. Şeker akçaağacı, gövdesinde bol şekerli öz su olmasına rağmen, yapraklarına “tanen” denen bir maddeyi gönderir. Bu, böcekleri rahatsız eden bir maddedir. “Tanen”li yaprakları yiyen böcekler kurtulmak için hemen daha az tanenli üst yapraklara çıkarlar. Oysa üst yapraklar kuşların en çok uğradıkları yerlerdir. Buraya kaçan böcekler kuşlar tarafından avlanırlar. Şeker akçaağacı bu stratejisi sayesinde böcek saldırılarından az zarar görerek kurtulur.
Bitkilerin Böceklerle Kurduğu Dostça İletişim
Üremeleri söz konusu olduğunda, bitkilerin kullandıkları dil son derece sıcak ve dostanedir. Uçucu bileşikler böceklere (çiçekten çiçeğe polenleri taşıyan böcekler) fırsat sinyali verirler. Bu oldukça davetkar bir sinyaldir. Özellikle gece çiçek açan bitkilerdeki kokular böcekleri çekmek için çiçeğin renginden ya da şeklinden daha etkilidir. Kokuyu alan böcek, bu kokunun kaynağında kendisi için lezzetli bir nektarın birikmiş olduğunu fark eder. Karşılıklı gerçekleşen bu haberleşme ile böcek, duyduğu kokunun kaynağına doğru yol alır. Böcek çiçeğe ulaştığında nektarı almak için uğraşacak ve polenler üzerine yapışacaktır.
Aynı böcek, uğradığı başka bir çiçeğe daha önce yapışan polenleri bırakacak ve bu sayede bitkinin üreme işlemi gerçekleşmiş olacaktır. Böceğin, yaptığı bu önemli işten haberi bile yoktur. O yalnızca kokusunu aldığı nektara ulaşmak amacındadır. Bitkinin ise böylesi bir plan yapması, bunu gerçekleştirmek için böcekleri cezbedecek kokuyu salgılaması kendi başına gerçekleştirebileceği olaylar değildir. Çünkü gerçekte böcek de, bitki de, sadece, Yüce Allah’ın kendilerine ilham ettiği şekilde davranmaktadır.
Sessiz İletişim Kuran Bitkiler Evrim Senaryosunu Geçersiz Kılmaktadır
Buraya kadar incelediğimiz birkaç örnek, bitkilerin birbirleri ile sessiz bir dil geliştirerek iletişim kurduklarını göstermiştir. Oysa bitkilerin kendi varlıklarından da, gerçekleştirdikleri mucizevi işlemlerden de haberleri yoktur. Çünkü bitkiler de, kainattaki her şey gibi onları da yaratmış olan ve her an yaratmaya devam eden Yüce Allah’ın kontrolündedirler. Rabbimiz Kuran’da bitkilerin Kendisi’ne boyun eğdiğini bizlere bildirmektedir:
“Bitki ve ağaç (O’na) secde etmektedirler.” (Rahman Suresi, 6)
Ancak evrimciler, bitkilerin oluşumuyla ilgili olarak tek bitkiden yüz binlerce çeşit bitki türünün ortaya çıktığını iddia ederler. Kuşkusuz evrimciler diğer konularda olduğu gibi bu konuda da iddialarını destekleyebilecek herhangi bir bilimsel delil sunamazlar. Çünkü evrimciler hayvanların ve insanların sözde evrimi ile ilgili iddialarında düştükleri çıkmaza, bitkilerin evrimi yalanıyla ilgili ortaya attıkları senaryolarda da düşmektedirler.
Bitkilerin sadece dış dünya ile iletişim kurma konusundaki davranışları incelendiğinde bile, insanlar ve tüm canlılar gibi bitkilerin de mükemmel bir şekilde yaratılmış oldukları sonucu ortaya çıkacaktır. Yüce Allah, bitkilerin her birini özel savunma sistemleri, farklı tatlar, kokular, renkler ve faydalı özelliklerle birlikte yaratmıştır:
“Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” (Nahl Suresi, 13)
Yapılan araştırmalar bilinçleri ve hafızaları olmamasına rağmen bitkilerin yakın aile bireylerini yani türdeşlerini tanıyabildiklerini ve bu şekilde işbirliği yaparak birbirlerine destek olduklarını ortaya koymuştur.
Bitkilerin çiçeklenmesi kendiliğinden gerçekleşen, bir olay değildir. Çünkü bitkiler polenlerini her zaman yaymazlar. Örneğin gelincik çiçekleri polenlerini polen taşıyıcı böceklerin en fazla olduğu saatlerde yayarlar. Diğer bitkilerdeki çiçeklenme de yılın belli zamanlarında gerçekleşir. Bu zaman çiçeklenme için en uygun olandır. Bilim adamları çiçeklerdeki bu zamanlamayı biyolojik saat olarak nitelendirmektedir. Bu bize, bitkilerin her türlü faaliyetlerinin zamanlamasını belirleyen, dolayısıyla hepsini bilgisi ve denetimi altında bulunduran üstün bir aklın ve gücün delillerini ortaya koymaktadır. Yüce Allah üstün gücü ve sonsuz aklıyla her yerde yaratılış delillerini bizlere göstermekte ve bunları görerek öğüt alıp düşünmemizi istemektedir.