Hepimiz bir kemik parçası için kavga eden köpekleri görmüşüzdür. Kemiği elde etmek için hırlaşır, hatta bazen birbirlerine girerler. Sonunda, en kuvvetlisi, en yırtıcısı kemiği kapar. Aynı durumdaki iki terbiyeli insanın yapacağı şey yiyeceklerini bölüşmektir. Çünkü insan görgü kurallarına göre davranır. Bu sayede, toplum hayatı daha rahat olur.
Bomboş bir yolda giden otomobili düşünelim. Bu otomobilin önünde, ardında başka hiçbir otomobil yoksa şoför arabasını dilediği gibi sürebilir. Başka otomobiller varsa o zaman yolun sağından gitmek zorundadır. Aynı şekilde, ıssız bir adada tek başına yaşayan bir insan dilediği gibi yaşayabilir. Rahatsız edebileceği, zarar verebileceği kimse olmadığı için istediğini yapmakta hürdür. Başka insanlarla beraber yaşayan bir kimse ise, yaptığı hareketlerde onların haklarını çiğnememeye dikkat etmek zorundadır. Trafik kurallarına benzeyen birtakım kurallar, toplum içinde yaşayan insanların ne şekilde davranmaları gerektiğini gösterir.
Bütün insanlar bencil olarak doğar. Küçük bir çocuk kendisinden başka kimseyi düşünmez. Her şey kendisinin olsun ister. Acıktığı zaman eline ne geçerse yer. Hoşuna giden bir eşya görünce ele geçirmek ister. Sahibinin onu vermeye niyetli olup olmadığını hesaba katmaz. Her hangi bir şeyden rahatsız olduğu zaman bağırıp çağırmaya, ağlamaya başlar.
Çocuklar büyüdükçe, ana-babaları onlara görgü kurallarını öğretmeye başlar. Yemeğin nasıl yeneceği, çatal, bıçağın nasıl kullanılacağı öğretilir. Öte yandan, başka kimselerin haklarına saygı gösterilmesi gerektiği ona anlatılır.
Görgü Neden Gereklidir
Başkalarının bize karşı kibar davranmasını istediğimize göre biz de onlara karşı kibar davranmalıyız. Görgü kuralları bazen insanı sıkıntıya sokarsa da, bu sayede elde ettiğimiz kazanç, uğradığımız sıkıntıdan çoktur.
Birçok görgü kurallarının arkasında, bunların yerleşmesini haklı gösterecek sebepler vardır. Zamanla bu sebepler ortadan kalkmış, kurallar kalmıştır. Eski geleneklerden biri el sıkışmadır. Ortaçağ’da iki erkek karşılaşınca, kılıçlarını kullanmaya niyetli olmadıklarını göstermek için sağ ellerini birbirlerine uzatır, el sıkışırlardı. El sıkışmayı gerektiren sebep ortadan kalktığı halde gelenek o zamandan beri kalmıştır.
Erkekle kadın arasındaki ilişkileri düzenleyen kuralların da aynı şekilde sebepleri vardır. Kadınların bol ve uzun etek giydiği devirlerde arabaya binip inmeleri daima yardım etmeyi gerektirir, kibar baylar bayanların arabaya binmesine yardım ederlerdi. Bugün de kibar erkekler otomobile binen, inen bir kadına gerekirse yardım etmek için hazır beklerler.
Görgünün bir kısmı bizim başkalarına karşı görünüşümüzü düzenler. Günlük yaşayışımızdaki davranışımız karşılaştığımız kimseleri iğrendirmeyecek, onları rahatsız etmeyecek şekilde olmalıdır. Vapur, sinema vs. gibi yerlerde oturuşumuz, sokakta yürüyüşümüz birçok görgü kurallarıyla kayıtlanmıştır. Vapurda, otobüste yanımızdakini, karşımızdakini rahatsız edecek şekilde oturamayız. Görgülü bir insan böyle yerlerde yanındakiyle yüksek sesle konuşmaz.
Yemek yerken alacağımız lokma ağzımızı tamamen doldurmamalı, ağızda yemek varken konuşmamalıdır. Elle yemek de karşı-mızdakini rahatsız eder. Bundan başka, dişlerimizi temiz tutmak, sık sık yıkanmak, üstümüzü başımızı temiz bulundurmak da başkalarına karşı görünüşümüz bakımından önemlidir.
Görgünün çok ayıp saydığı bir başka davranış da yere tükürmektir. Bu, görünüş bakımından çok iğrenç olduğu gibi, sağlık bakımından da başkalarına zararlıdır. Görgüden en küçük nasibi olan bir kimsenin yere tükürmek veya sümkürmek gibi çirkin bir hareketi yapmaktan kaçınacağı tabiidir.