GÖKYÜZÜ ve YILDIZLAR. Gökyüzüne bakalım ve kendimizi en küçük fen bilgisinden yoksun olan ilk insanın yerine koyalım. Acaba o, açıklanamayan bunca şey için ne düşünürdü? Niçin *Ay yavaş yavaş kaybolur? Niçin sonra yeniden belirir? Niçin gökyüzü her zaman döner ve mevsimler boyunca değişir? Gezgin yıldızlar (gezegenler) gökkubbede nasıl değişken eğriler çizerek dolaşır? Kuyrukluyıldızlara gelince, atalarımızın onları görünce dehşete kapılmamış olmaları mümkün mü?
İlkel insan gökcisimlerini çok yakınında sanırdı. Yağmur, dolu, yıldırım ve rüzgâr gökten geldiği için gökcisimleriyle göktaşları arasında bir bağ lantı kuruldu: gökcisimleri insanüstü varlıklar, göktaşları işe onların gücünü gösteren araçlardı. Onların lutfunu kazanmak için insanoğlu dua etti, bu dinlerin başlangıcı oldu. Onun için ilk astronomla rın rahipler ve yıldız falcıları olma sına şaşmamalıyız.
Mezopotamyalılardan, Mısırlılardan Yunanlılara ve Romalılara kadar bü- tün İlkçağ insanlarının inancına göre *Dünya, *Evren’in merkeziydi ve bütün yıldızlar kocaman bir kara çarşafta açılmış delikler gibi eşit uzak-lıkta bulunuyordu. Bu ışıklı noktalar gökyüzünde hemen hemen değişmeyen bir konumda bulunduğundan, eski insanlar onları 88 takımyıldız halinde sınıflandırdılar ve biçimlerini bir kahramana, bir nesneye ya da bir hayvana benzettiler: Erboğa, Terazi, Büyükayı ve Küçükayı v.b. Doğrusu atalarımızın hayal gücü çok genişmiş.
Samanyolu: 100 milyar yıldız
İnsanlar çıplak gözle bakınca gök-yüzünde ne görüyorlardı? Her şeyden önce yıldızları: 6 000 kadar. Oysa dürbünle baksak 100 000 kadarını görebiliriz. Güçlü teleskoplarla gök- kubbenin fotoğrafım çeken modern astronomlarsa bir milyarı aşkın yıldız saymışlar. Ayrıca, yıldızların bulunduğu uzaklık da ölçülmüş. En yakın komşumuz olan Erboğa (Centaurus)ı takımyıldızından Proxima yıldızı, Dünya’dan 4,15 ışık yılı uzaklıkta dır: bugünkü en hızlı ‘füzeler bile oraya ancak 100 bin yılda varabilir! Kaldı ki eldeki araştırma araçları 5 milyar ışık yılını aşkın uzaklıkta yıldızlar bulunduğunu göstermektedir.
Eskiden yıldız sanılan birçok parlak noktanın aslında bulutsu ya da gökada denen «yıldız bulutları», yani milyarlarca yıldızdan oluşan burgaçlar olduğu anlaşılmıştır. Dünya, Sa-manyolu veya gökada denilen burgaçtandır ve bundaki yıldız sayısı 100 milyar kadar tahmin edilmektedir. Güneş’imiz bu sayısız gökcisminden sadece bir tanesidir ve orta boy bir yıldızdır.
Bir yıldız, çevresinde dönen bir gök-cismi ailesinin merkezi olabilir. Bizim Güneş sistemimiz buna örnektir: Güneş’in çevresinde gezegenler ve kuyrukluyıldızlar döner; bazı geze-genlerin çevresinde de bir veya birkaç uydu dolaşır.
uzayın atom pilleri
‘Güneş gibi bir yıldız nasıl oluyor da bunca ısı ve ışık verdiği halde tü-kenmiyor? Çünkü atom enerjisi kul-lanıyor. ‘Einstein ‘maddenin korkunç bir ‘enerji deposu olduğunu ve bu enerjiyi bazı koşullar altında açığa çıkartabileceğini keşfetti: buna parçalanma denir. Bir yıldız, durmadan patlayan bir çeşit atom bombası gibidir. Bu bomba neden oldu ve nasıl başladı? Bir gaz bulutuyla, uzayda yüzen ve yoğunluğu son derece az olan hidrojen gazıyla başladı. “Gaz yavaş yavaş yoğunlaştı ve meydana gelen basınç, bulutun merkezinde sıcaklığı birkaç milyon dereceye yükseltti. Bu da termonükleer bir tepkimeyi başlatmak için yeterliydi: bu sıcaklıklarda ‘hidrojen çok büyük miktarda enerjiyi açığa çıkartarak helyuma dönüşür. Bu duruma göre uzaydaki atom pillerinin yakıtı hidrojendir. Güneş’imizde bizi daha elli milyar yıl ısıtmağa yetecek enerji vardır. Hidrojen deposu sona erince, yıldız genişler ve bir kızıl dev olur. Sıcaklığı o kadar artar ki helyum karbona ve karbon da daha ağır elementlere dönüşür, bu süreç gittikçe hızlanarak sürer. Yıldız yavaş yavaş «buharlaşır» ya da bir anda korkunç bir şekilde patlar ve kısa bir süre içinde, son derece parlak bir dev süpernova olur. Bütün enerjisi boşalınca da, geriye, gittikçe soğuyan ve görünmez olan Cücee bir yıldız kalır.
ışınlar ve göktaşları
Gezegenler arası boşluk, korkunç kozmik ışınların, Güneş’in saçtığı taneciklerin (Güneş rüzgârı) ve özellikle büyüklüğü bir toz tanesinden binlerce ton ağırlığındaki kaya parçasına kadar değişebilen göktaşlarının geçip gittiği bir alandır. Bir göktaşı atmosfere girdiği zaman havanın sürtünmesiyle öyle çok ısınır ki, erir ve gaz haline dönüşür, ardından «kayan yıldız» adı verilen ışıklı bir çizgi bırakır. Göktaşı çok iri olduğu için atmosferde tamamen parçalanmamızsa yere ulaşır, şiddetli bir patlamayla dağılır veya toprağa gömülerek bir çukur meydana getirir.
Bir astronom bir yıldızdan gelen basit “ışık ışınlarını inceleyerek o yıldızın yaşını, büyüklüğünü, yoğunluğunu, sıcaklığını, kimyasal bileşimini ve bazı hallerde çevresinde gezegen olup olmadığını ortaya çıkarabilir. Gökyüzünde keşiflerde bulunmak i- çin çok büyük araçlara gerek yoktur; basit bir dürbün de büyük bir sevinç kaynağı olabilir: çoğu zaman kuyrukluyıldızların göründüğünü profesyonel astronomlara basit amatörler ha-
takımyıldızlar
Bir bulutsu, sayısız gökcisminden oluşan ışıklı bir kütledir. Samanyolu, içinde Dünya ile birlikte yüz milyar kadar yıldızın bulunduğu bir bulutsu-dur. Sözcüğün anlamı genişletilerek, biçimi (sarmal) ve rengi (beyazımsı) bizimkine benzeyen her bulutsuya Samanyolu (gökada) denir. Takımyıldız, kararlı ve iyice belirli bir şekil gösteren küçük bir yıldız kümesidir.
işaret yıldızları
Bazı yıldızlar ve takımyıldızlar, yön bulmak için elverişli işaret noktalarıdır. Kuzey Yarımküresi’nde, Büyükayı takım-yıldızından Kutupyıldızı (Demirkazık) kuzeyi gösterir. Güney Yarımküresi’nde de Güney- hacı takımyıldızı güney yönündedir. En parlak gökcisimlerinden biri Çobanyıldızı’dır. Çok eski olan bu ad yerinde değildir, çünkü bu bir yıldız değil, bir gezegendir, tıpkı Merih ve Dünya gibi bizim Güneş sistemimize bağlı Venüs gezegenidir. Büyükköpek takımyıldızında bulunan Sirius (Akyıldtz) ise çok parlak bir yıldızdır.