Felsefede Kuşkuculuk Nedir?

Kuşkuculuk felsefe akımı nedir? Kuşkuculuk felsefesinin özellikleri, tarihçesi, gelişimi ve filozofları hakkında bilgi. Kuşkuculuk; bilgi öğretisi ve ahlak konularına ilişkin olarak ortaya çıkan felsefe akımıdır. Temelde ister ahlak olsun, ister bilgi öğretisi, hepsinin doğru olan yargıya dayanması gerekir. Doğru yargıda dile gelen doğru bilginin olanağından ister yöntemce, ister ilke bakımından kuşku duyulmasına dayanan kuşkuculuğun başlangıçları Antikçağ felsefesinde görülür. İnsan bilgisinin olanakları ve sınırı sorun edildiğinde ilk kuşkucu anlayış Sofistlerde ortaya çıkar. Sofistlerden ünlü Gorgias mutlak olarak kesin ve doğru bilgiye ulaşılamayacağını “Bir Şey Yoktur”, “Bir Şey olsaydı da bilinmezdir”, “Bilsek bile başkalarına bildiremezdik” biçiminde dile getirdiği üç ünlü önermesiyle ortaya koyar. Kuşkucu görüşün Sofistlerden sonraki ilk büyük temsilcileri Elisli Pyrrhon (İÖ 365-275) ile Phliuslu Timon’dur (İÖ 320-230). Pyrrhon’a göre yaşamanın son ereği mutluluktur. Ne var ki, mutluluğu kendisine göre düzenleyeceğimiz mutlak bir doğru göre düzenleyeceğimiz mutlak bir doğru bilgiden yoksunuz. Her yargının karşıtının da aynı oranda geçerli olması bunun kanıtıdır. Öyleyse yapılacak şey yargı vermekten kaçınmak gerekir. Kuşkucu görüşü hep anlatmış, ama hiç yazmamış olan Pyrrhon’nun öğrencisi Timon ise hocasının görüşlerini bütünleştirir ve kuşkucu görüşü ilk kez yazılı olarak sunar. Böylece sonraki felsefe okullarında kuşkuculuk önemli bir motiv olarak sürer ve İÖ 286′da Platon‘un kurduğu Akademia’nın Platon sonrası gelişmesinde önemli filozoflar bulunur. Orta Akademia döneminde, Akademia’ya egemen görüşün kuşkuculuk olması, bu sıralarda okulun başında bulunan Arkesilaos (İÖ 316-241) ile Karneades (İÖ 214-129) sayesinde gerçekleştir. Arkesilaos kuşkuculuğu Sokrates‘in yönetemiyle Pyrrhon görüşünün birleştirilmesinde temellenir. Her yargının karşısına iyice kanıtlanmış olarak karşıtını iyice kanıtlanmış olarak karşıtını koyabiliriz. Bu nedenle kesin sağlam bilgilere ulaşmak olanaksızdır, diyen Arkesilaos, eylemlerimizde yine de elden geldiğince sağlam bulduğumuz, temelli gördüğümüz bilgilere dayanmak savındadır. Karneades’te ne duyu verileriyle ne de akılla kendisine tam olarak güvenebileceğimiz bir doğruluk ölçütüne sahip olamayacağımızı ileri sürer: Bildiklerimizin hepsi olası bir doğruluğa sahiptir. Dolayısıyla insan yaşamında ancak olası bilgilere dayanmak zorundadır. Antikçağ’da kuşkucu akımın son merkezi, Miletos yıllarında Doğu Akdeniz’de önemli kültür merkezlerinden biri olan İskenderiye’de Giritli Ainesidemos’un kurduğu okuldur. Ainesidemos da yargıya varmaktan kaçınmayı önerir. Yargıdan kaçınmayı temellendirmek amacıyla Troposlar Öğretisi adını verdiği beşi süje, beşi de obje bakımından görülen on nedenle yargıya varmayı temellendirmeye çalışır. Kuşkucu akımın İskenderiye’deki bu son atılımı sonunda iki anlayış Rönesans ile başlayacak bilimsel gelişmelerin ardından gelecek Yeniçağ Felsefesi’nde ve oradan da günümüze uzanan çizgide bilimde yerleşecek olan pozitivist anlayışdaki kuşkuculuğun -ki bu artık bilimsel kuşkudur- temellerini atan Ainesidemos Okulu’nun önemli temsilcileri Agrippa, Menodotos ve Sextos Empeirikos’dur. Rönesans’ta kuşkuculuğun en önemli temsilcisi Fransız düşünürü Montaigne‘dir. Deneme türündeki yazılarında Rönesans anlayışının değişik yanlardan eleştirisiyle karşılaşır. Buradaki kuşku, Rönesans’ın da etkisiyle artık pozitif karakterini iyice gösterir. 17. yüzyıl felsefesinin kurucusu sayılan Rene Descartes’ta (1596-1650) kuşku, düşünmenin öteki adıdır. Bu nedenle onun kuşkusu, yöntemi düşünme ya da pozitivist kuşku olarak da adlandırılır. Descartes’ın en önemli sorunu, felsefeyi dayatabileceğimiz, yeniden kurabileceğimiz kesin bilgiler bulmaktı. Descartes felsefesinde kuşku duymak ile düşünmek aynı şey olduğundan, düşündüğünü bilmesi, ilk kesin bilgisi olur ve ünlü yargısını dile getirir: “Düşünüyorum öyle ise varım”. Aydınlanma Felsefesi’nde kuşku, insanı kendi aklım kullanmaya götüren dogmalara, kalıp düşüncelere, metafizik sistemlere bağımlı kalmaktan kurtaran önemli bir etmendir. Aydınlanma kuşkuculuğu akılla doğrulanmayan hiçbir şeyi kabullenmemek için eleştiriyle kaynaşır.