Eğer hiç uykumuz gelmeseydi ve insanlar uyumasaydı Dünya nasıl olurdu?

Vücudun tam dinlenme haline uyku denir, insan ömrünün üçte birini kapsayan uykunun nasıl meydana geldiği tam olarak bilinememektedir. Ancak uykusuz insanlarda iş yapma kabiliyetlerindeki azalma ve sinir sistemlerindeki bozukluk uykunun beyinden idare edildiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Uyku süresi her insanda değişiklik gösterir. Bazı insanlarda birkaç saatlik uyku, yeterli olabilirken, bazılarında ise ancak, sekiz saatlik uyku, normal ihtiyacı giderebilmektedir. Uyku derinliği Dışarıdan yapılan etkilere karşı uyanabilme kabiliyetine ’Uyku derinliği’ denilir. Normal kimselerde ilk iki saatte uyku en derin noktaya varır. Uykusuzluktan şikâyetçi olanlar, bu derin noktaya varmakta güçlük çekenlerdir. Normal bünyelerde uykunun asıl görevi ilk iki saat içinde biter, ondan sonraki saatler vücut, hafif bir uyku ile dinlenmesini sürdürür. Nasıl uyunulur? Vücudun hemen bütün organları uykuya belirli oranlarda katılırlar. Uyku sırasında sadece kas çalışmaları durmaz. Beyin çalışmalarının bir kısmı da durur. Bunun sonucu da solunum sisteminde ve dolaşım sisteminde yavaşlama, tansiyonda düşme ve vücut ısısında azalma görülür. Önce göz kapakları ağırlaşarak düşmeye ve gözler ışıktan korunmak için yukarıya kaymaya başlar. Solunum sayısının azalması sonucu oksijen yetersizliğinden derin soluk alma yani esneme hali görülür. Küçük çocukların özellikle süt çocuklarının uykuya ihtiyaçları fazladır. Günün büyük bir bölümünü uyuyarak geçirirler. Yemekte veya yemekten hemen sonra elinde olmadan uyuyanlara rastlanır. Bunun başlıca sebebi kanın mideye çekilmesi ve beynin kansız kalmasıdır. Bazı hastalıklarda ise uyku hali günlerce sürebilir. Neden uyunulur? Uyku yorulan beyni dinlendirmeye yarar. Ancak, yalnızca yorgunluğu gidermek için uyunur şeklinde bir tarif yapılırsa bu, tam anlamıyla doğru olmaz. Gerçekte yorgun bir insanın uykuya büyük ölçüde ihtiyacı vardır. Ama yorgun bir insan hemen uyumaz, özellikle beyinleri ile çalışanlar yani beyin yorgunluğuna yol açan işlerde çalışanlar, gündüz uyumayı düşünemezler bile. Uyumak için önce sakin bir yer seçilir, varsa buradaki ışık azaltılır ve daha sonra da kafadaki düşünceler kovularak uykuya yavaş yavaş geçilebilir. Günümüzde uzmanlar, orta beyinde insanı uyanık tutan bir merkezin bulunduğu ve bu merkezin çalışmasının durması sonucu uykunun meydana geldiği fikrinde birleşmişlerdir. Çevrede çok sayıda uyaran bulunmasına rağmen uyuyabilmekte bu fikrin doğruluğuna bir belge olarak kabul edilmektedir. Bazı monoton seslerin ve hareketlerin uykuyu doğurduğu da görülmüştür. Küçük çocukların, ninni ve sallanma ile uyumalarına karşılık büyüklerin de su sesi ya da tren tıkırtısı ve hatta sıkıcı bir konuşma karşısında uyudukları bir gerçektir. Ya da bazı monoton sesler de uykuyu kaçırabilir. Nasıl uyanılır? Beyindeki uyanık tutma merkezi dışarıdan gelen uyaranları değerlendirir, bunlar arasında bir ağrı, bir sancı ya da korkutucu bir ses derhal uyanmaya yol açar. Çocuğu kucağında bir anne gürültü arasında uykusunu sürdürebilir ama çocuğunun en küçük bir hareketi ile hemen uyanır. Yine bunun gibi gürültü arasında uyumaya alışmış bir değirmenci, değirmenin durması üzerine derhal uyanır. Bütün bu olaylar orta beyindeki uyanık tutma merkezinin uyarılan süzgeçten geçirmesi sonucu gerekli olanları beyin kabuğuna ileterek uyanmayı sağladığını ortaya koymaktadır. Uykuda öğrenilmez! Çok karışık derslerin uykuda öğrenilebileceği iddiaları zaman zaman ortaya atılmıştır. Ancak yapılan deneyler, derin uyku sırasında hiç bir şeyin öğrenilemeyeceğini ispatlamıştır. Sadece, deneylerin sonucu uykudan önceki uyuşukluk devresinde insanların telkine çok müsait olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.