Vücudumuza gereken gıdaların alınması için sindirim sistemimize açılan tek bir giriş varken, solunum sistemimize alınması gereken hava için sağ ve sol burun deliği olarak iki kanal vardır. Sağ veya sol burun deliklerinden nefes almanın ilk bakışta solunumda ve akciğerlerde fark edilir bir değişiklik gözlenmese de, bilimin ortaya çıkardığı son bulgularda çok ilginç enteresan bilgilere ulaşılmıştır.
Araştırmaların sonuçlarına göre nefes alıp- vermek aslında tek bir burun deliği ağırlıklı gerçekleşmektedir. Bir burun deliğinden geçen hava miktarı, diğerindegöre birkaç kat daha fazlaolabilmektedir.
Hangi burun deliğinin kullanılacağı vücudun ihtiyacına bağlı olmaküzere günün belli zaman dilimlerinde değişmektedir. Her insandadaha yoğun kullandığı eli gibi, daha yoğun kullandığı burun deliği söz konusudur. Buna rağmen ağırlıklı kullandığımız burun deliği, gün içinde ve gecede devamlı değişmektedir.
Aynı burun deliğinin sürekliliği yoktur. Yoğunlukla kullanım on beş dakikayla sekiz saat arasındakibir periyotta değişmektedir. Bu değişmeye tıp dilinde nazal siklus denmektedir.
Bir burun deliği ağırlıklı olarak kullanıldığında, o kanalı takip eden burnun boşluğundaki damarlar daralırken (dekonjesyon ), burun boşluğunun kendisi genişler.Bu anda diğer delikte tamtersine burun boşluğundaki damarlar genişlerken ( konjesyon), burun boşluğu daralır.
Burnun yumuşak dokusu altında bulunan sinir uçları doğal olarak beyinle ilişkilidir ve nazal siklus, beynin normal çalışmasına ve fonksiyonlarına tesir etmektedir. Eğer sağ burundan nefes alınırsa, ki bu diğer diğer burun deliği tıkanarak da uygulanabilir, sol beyin de elektrik aktivitesi artar ve bu beyinden elektro ensefalogram ( EEG ) ile izlenebilir.
Tersine eğer sol burundan nefes alınırsa, sağ beyinde elektrik aktivitesi artar. Bir burundan aşırıhava geçişi o burunmukozasında mekanik ve dokunmaduyuları hâsıl etmektedir. Bu sufilerin ve doğu öğretilerinin kullandığı çapraz nefes çalışmalarının bilim tarafından anlamlandırılmasını vekabul edilir bir gerçeklik kazanmasını sağlar.
Beyin sağ ve sol olmak üzere iki loptan oluşmuştur. Kişinin iradesi dışında çalışan iç organ faaliyetlerini düzenleyen otonomsinir sisteminin de iki kolu vardır:
Sempatik sinir sistemi,
Parasempatik sinir sistemi.
Beynin sol lobu sempatik sinir sisteminin çalışmalarını düzenlerken, sağ lop parasempatik sinir sisteminin çalışmalarında yetkilidir. Sağ burundan nefes alırken farkında olmadan sempatik sinir sistemine, sol burundan nefes alırken de parasempatik sinir sistemine
etki ederek çalışmalarına yön vermiş ve tesir vermiş oluruz .
YATARKEN VEUYKUDA NEFES ALMAK
Bir tarafa yatarak uyuma durumunda, yatılan yöne bağlı olarak burun deliklerimizin birisinin tıkanırken, diğerinin açıldığıve solunumun açık olan burun deliğinden gerçekleştiği yapılan araştırmalarla belirlenmiştir.
Ayrıca nefes alınan burun deliğiyle beynin yarım küreleri ve sempatik-parasempatik sinir sistemleri arasında da bir ilişki olduğu görülmektedir. Sağ tarafa yatılması durumunda, sağ burun deliği tıkanmakta, sol burun deliği açılmaktadır. Sol burundan yapılan nefes almayla sağ beyin yarım küresinin aktivitesiartar. Sağ beyin yarım küresinin uyarılması, parasempatiksinir sistemimizin çalışmalarını artırmasına, kalbimizin yavaşlamasına, tansiyonu muzundüşmesine ve mide - bağırsak çalışmalarının yavaşlamasına yarar. Dolayısıyla kalbimiz daha az yorulur, uykuya dalmamız daha kolaylaşır.
Sol tarafa yatarak nefes almak;
Sol burun deliğinin tıkanması ile birlikte sağ burun deliğinden nefes alınması, sempatik sinir sisteminin çalışmasında artışa yol açar; bu durumda kişi heyecanlanmış gibi olur ve kalp atışlarındaki hızlanma ile kalp daha çok yorulur. Bu yüzden uykuya dalma zorlaşır.Çünkü kalp atma hızı, tansiyonun, heyecan ve dikkatin artmasına ve uykuya engel olabilir. Sol tarafımız üzerine yatarak uyuma durumunda vücudumuz zorlanacaktır.
Sırt üstü veya yüz üstü yatarak nefes almak;
Yüzüstü yatmak kalp, akciğerler ve mide baskı altında kalacağı için uzun süre kalınacak bir pozisyon değildir. Bu durumda gündüz olduğu gibi iki burun deliği de devrede olduğundan parasempatiksistem uyarılamayacaktır. Ayrıca sırt üstü yatılması durumunda mide ve bağırsakların fonksiyonlarını gerçekleştirmesi daha zorlaşacaktır.
En faydalı ve en az zarar görebileceğimiz yatış pozisyonu sağ yanımıza yatarak ve ayakları vücuda doğru çekerek uyuma seklinde olduğu yapılan araştırmalarla doğrulanmıştır. Bu yatış şeklinde hem mide, hem bağırsaklar korunmakta, hem de sindirim sistemi daha kolay çalışmaktadır.
Nefes teknikleri ile nefesinkontrolaltına alınması, kişinin saflaşması yolunda gelişme sağlar. Saflaşma, yaşamın üzerindeki zorluk ve sıkıntıların kalkması anlamındadır. Nefes tekniklerinin amacı, kişiyi yan yollarda dolaşmaktan, amaçsızlıktan ve gereksiz enerji kayıplarından kurtarmaktır. Bu yüzden saflaşma gerçekleşinceye kadar nefes kontrol edilmelidir.
Autogenic Biofeetback Tekniği
Autogenic biofeetback tekniğinin amacı; Kişinin nefes teknikleri kulanarak bedensel, duygusal, zihinsel gevşeme ve rahatlama durumunu kendi üzerinde nasıl sağlayacağını öğretmektir. Kişi, autogenicbiofeetback tekniğini kendi üzerinde uygulayarakbilinçaltı kayıtlarında şıkışmış blokajların sağalmasını sağlamaktır. Kişi bu sayede kendisini rahatsız eden belirtilerin farkına varır ve tesirleri kontrol etmeye başlar.
Biofeetback tekniği daha önce EKG, EEG, EMG vs..cihazlar bağlanarak bu cihazların ekranlarda hastanın tam bir relaksasyon sağlayıp sağlamadığını gözlenmesini içermekteydi. Rahatsız olan kişi, kendisini ekrandan izleyerek kendi durumunudeğendirmesi mümkün olabiliyordu.Şimdilerde Biofeetback tekniği kişinin bedensel, duygusal ve zihinsel duygulanmalarını tanımlayarak otokontrol kazandıran etkin bir yöntem olarak geliştirilmiştir. En dikkat çekici yönü; kişinin kendi kendisine tekniği uygulaması, kendindeki tesirleri tanımlaması, rahatlama parametrelerini kendi tesbit etmesidir. Örneğinuygulama esnasında gevşemebaşladığında,kişi kendi üzerinde önce ağırlaşma, uyuşma, arkasından da bedeninde sıcak bir enerjinin aktığını duyumsar.
Bu teknik, zihin ve beden ilişkisinin kurulmasıyla ilişkilidir. Uygulama zihinsel kontrollerin beden üzerindeki sonuçlarına göre ayarlanır. Sonunda kişi, kendini düşüren veya şıkıştıran zihinsel tutumlarını fark eder ve bunların bedeni üzerindeki etkilerini yok edecek veya tamamen ortadan kaldıracak olan karşı etkiyi oluşturarak dengelemeyi başarır. Bu sağlandığında psikofizyolojik bir çok rahatsızlık; örneğin çarpıntı, terleme, uykusuzluk, migren ve adale gerginliği ortadan kalkabilir. Bu rahatsızlıkların nedeni tamamen fiziksel yorgunlukla ilgili olabileceği gibi, duygusal ve zihinsel ağırlıklı da olabilir.
Autogenic biofeetback tekniğinde, öncelikle kişinin fizik bedenini tanıması ve bedeni serbest bırakabilmesi öğretilir. Bunu sağlamak için kişinin ayak parmaklarından başlayarak sırasıyla aşağıdan yukarıya doğru bütün adale grupları gevşetilmeye çalışılır. Her adale grubu nefes alışverişlerle birlikte kasıp gevşetilerek tamamen relaksasyon sağlanmaya yönlendirilir. Tam gevşeme sağlandığında duygusal ve zihinsel uyarılara karşı duyarlılık azalır, sempatik
sistem kontrolü, parasempatik sistemin kontrolüne bırakır.
Kişi nefes tekniklerinin yol göstericiği sayesinde duygusal ve zihinsel tesirleri duyumsamayı, değerlendirmeyi ve kontrol etmeyi öğrenir. Kalp ritmini, nefes ritmini, damar basıncını, vucut ısısını vs....ayarlama kabiliyeti oluşturur. Otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik kontrolünün tamamen kendi iradesinegeçebileceğini görür ve bu sayede kendisine olan güven duygusu gelişir. Relaksasyon sağlanmasıyla beraber dikkat artırımı ve yoğunlaşması da sağlanır.
Tüm bedenlerde gevşeme sağlandığında kişide uyuklama halinin ortaya çıktığı tespit edilir. Bu olduğunda sinir sisteminin hakimiyeti, sempatik sinir sisteminden parasempatik sinir sistemine geçmiştir. Kişi bedenindeki adale grupları üzerinde nefes alış verişlerle gevşemeye giderken dikkatini de pasif bir olguya yoğunlaştırmış duruma geçer. Bu arada bir çok duygu ve düşünce bilinç altından hareketlenmeye, anılar gidip gelmeye başlar. Nefes terapisti bu durumda kişinin ortaya çıkanları doğal olarak kabul etmesini, karşı koymamasını, üzücü ve sıkıcı olanları affederek salmasını isteyerek çözlümenin tam olarak gerçekleşmesinisağlar.
Bu sayede kişinin bilinç altı kayıtlarında yer tutmuş olan geçmiş ve gelecekle ilgili problemleriçözmesi ve kendi hayat anlayışı içinde serbest bırakması sağlanır.
Autogenic Biofeetback tekniği; kişiye bedensel, duygusal, zihinsel rahatlatma sağlarken, otonom sinir sistemi bozuklukları ile duygusal ve zihinsel problemler arasındaki bağlantıları da gözle görülür, tanımlanır ve çözülür hale getirir. Autogenic Biofeetback tekniği psikoterapinin nefes teknikleri kullanarak kişinin bilinç altının sağılmasını gerçekleştiren en önemli uygulamalarından biridir.