Bitkiler

Bitkiler
[caption id="attachment_1730" align="alignleft" width="400"]Bitkiler Bitkiler[/caption]BİTKİLER. Dünyamızda canlılar iki büyük ti Genellikle yere bağlı pe ayrılır: “hayvanlar ve bitkiler. Bit canh organizmalar, kiler arasında, “ağaçtan tutun da gözle görülmeyen *suyosunlarına kadar değişik büyüklükte son derece çeşitli organizmalar yer alır. Bunların çoğunun kökü, sapı ve yaprakçıkları vardır, ama bazıları bunlardan yoksundur (karayosunları). Birçoğunda çiçek, tane ve meyve bulunur; bunlar o bitkilerin üremesine yarar. canlı madde Bitkiler, canlı varlık olmalarına rağmen sindirim ve sinir sistemleri yoktur. Ama çoğunda, hayvanlar âleminde bulunmayan bir madde var dır: 4klorofil. Yeşil bir boya maddesi olan klorofil güneş ışığındaki enerji yi kimyasal enerjiye dönüştürür. Yeşil bitkiler (yani klorofilli bitkiler) bu enerji ile olağanüstü bir işlemi gerçekleştirir: fotosentez. Bitkiler dışarıdan güneş ışığını, havadan kar bon dioksit gazım, topraktan suyu ve maden tuzlarını alır, bu öğeleri kullanarak canlı madde yapar: odun, yaprak, çiçek, kök v.b. Klorofilsiz bitkiler de vardır; bunlar beslenmeleri için gerekli maddeleri ya ölmüş organizmalardan (çü rükçül bitkiler) ya da başka canlılardan (asalak bitkiler) elde ederler. Mantarlar klorofilsiz bitkilerin en iyi bilinen örnekleridir. bir ağacın doğuşu Bir bitki de herhangi bir canlı varlık gibi doğar ve büyür. Sözgelimi, bir ağacın doğuşu, tohumdaki cücüğün gelişmesiyle başlar (çimlenme). Meşenin meyvesi olan meşepalamu du olgunlaşınca yere düşer, nemli ve soğuktan korunaklı toprağa gömülür. Birkaç gün sonra palamut çimlenerek çatlar, içinden aşağıya doğru uzayan ince bir sap toprağa dalarak dallanır ve kökü meydana getirir. Sonra asıl sap belirir, ışığa doğru yönelir, yeşerir, küçük yapraklar çıkarır, bunlar da büyüyerek güneşte açılırlar, iki eşit parçadan (çenek’ ler) oluşan tohumun kalan kısmı kırışır ve boşalır. uzun süren bir büyüme Bundan böyle meşe, her yıl nisandan temmuzağustosa kadar enine ve boyuna büyüyecek, bu sırada yaprakları, dalları ve kökleri yeni çatallar vererek çoğalacaktır. Boyuna büyüme dalların ucuna yakın tomurcuk”larla olur; sonbaharda oluşan bu tomurcuklar ertesi yılın ilkbaharına k?dar uyur halde kalır. Toprağın altında bulunan kökler, e ğer don tehlikesi yoksa, tomurcuk vermeden uzar. Bu sürekli gelişme ve değişmeyi sağlayabilmek için bitki kendisine mutlaka gerekli olan suyu kökleriyle topraktan emer. Damar adı verilen incecik borular bitkinin kökleriyle topraktan aldığı su ve suda erimiş maddeler karışımını (ham besisuyu) yapraklara kadar iletir. Fakat yapraklar aldıkları suyun hemen hemen hepsini buharlaşma yoluyla attıkları halde suda erimiş maddeleri içlerinde alıkoyar, bunları klorofil aracılığıyla tuttukları karbon dioksite katıp bir miktar sıetçil bitkiler Bunlar genellikle, ancak sinekleri kapabilen küçük boyda bitkilerdir. Birçoğu (böcekyi yen, sinekkapan), asit topraklı, azotça fakir bataklık ve turbalıklarda yaşar. Böcekler onlar için nitratlı gübre yerine geçer. Sinekkapanca yaprağın iki parçası, keskin dişli iki çene gibi sineğin üstüne kapanır. Yapraktan çıkan güçlü sindirim sulan böceğin üstüne dökülerek onu eritir, sıvılaştırır, sonra yaprağın yüzeyi bu besleyici st vıyı emer. Daha sonra yaprak yeni bir sinek yakalamak üzere gene açılır. Böcekyiyen ise avım yapraklarındaki yapışkan tüylerle yakalayıp sarar. Bataklıklarda yetişen tulumlu bitki’de ağzı kapaklı, içi boş küçük tulumlar vardır: küçük bir kabuklu böcek (supiresi) bu kapağa dokununca, kapak birden açılır ve tulum avını yutarak sindirir. üreme Bitkilerin çoğunda üreme organı ‘çiçektir; erkek ve dişiorgan çiçeğin üstünde bulunur. Erkekorganlardan etrafa, rüzgârın etkisiyle çiçektozu denilen sarı bir toz saçılır; çiçektozları dölleyici hücrelerdir (erkek döl hücreleri). Dişi çiçekler ya da çiçeğin •dişiorganı daha karmaşık yapılıdır; çünkü döllenecek dişi hücre (yumurta) yüzeyde değil, derinde bir yumurtalığın içindedir (bitkilerdeki yumurtalık memelilerdeki dölyatağma karşılıktır). Yumurtalık bir dişicik borusuyla yüzeye bağlıdır; dişicik borusunun ucunda yayvan bir tepecik bulunur ki rüzgârla uçuşan çiçektozu ve tanecikleri buraya konar. Çiçektozları çimlenerek mikroskopik bir borucuk (çiçektozu borucuğu) meydana getirir; bu boru aşağıya doğru uzanarak yumurtacığa ulaşır. Döllenme, yani erkek ve dişi döl hücrelerinin birleşip kaynaşması bu bo rucuğun ucunda olur; böylece meydana gelen tek hücreden de bitki taslağı oluşur. tohum ve meyveler Bitkilerin birçoğunda erkek ve di şiorganlar aynı çiçek üstünde birara da bulunursa da kendi kendini dölleyen bitkilerin sayısı çok azdır (sarıçalı). Diğer bitkiler, sanki her çiçekte yalnız bir cins organ varmış gibi, iki ayrı bitkideki çiçeklerin çapraz döllenmesini gerektirir. Döllenmeden sonra dişi çiçek ya da organ ‘meyveye dönüşür. Bitki türlerinin çoğunda (portakal, fasulye, gelincik) meyvenin yapısı çok karmaşıktır; bunlarda meyvenin içinde çok tohum bulunur. etil bitkiler Kuraklığa karşı koyabilmek için bazı bitkiler meşin gibi sert olur; ama çoğu su depo eder ve özellikle yapraklar kalın ve «etli» bir görünüm alır. Bunlarda kökler ya çok derindeki su tabakasına ulaşmak için iyice derine gider ya da yeryüzünde yoğunlaşan atmosfer neminden yararlanmak için yatay yayılır. Bazılarında yapraklar diken biçimini alır. Bitkinin toprak üstündeki kısmı mum, reçine ya da zamkla kaplıdır; bu tabaka terlemeyi önleyerek suyun uçmasını azaltır. Evlerde saksı içinde yetiştirilen etli bitkiler ancak hafif ve kireçli topraklarda yetişebilir. Bunlar fazla nemden korkar, o nun için iyice süzek saksılara (dibine çakıl veya cam kırığı döşenmiş saksılar) konmalıdır. Elbette en iyisi dibi delikli toprak saksılardır. Soğuktan (5 dereceden aşağı), anî sıcaklık değişiminden ve doğrudan doğruya gelen güneş ışığından korkan bu bitkiler sunî bile olsa ışıktan hoşlanır. Genel bir kural o larak saksı bitkileri kıştn sekiz günde bir, yazın dört veya beş. günde bir sulanmalıdır. Ayrıca ıslak bir süngerle arada bir yaprakların tozunu almak gerekir. ne çiçek ne tohum Bilinen bitkilerin büyük bir kısmı çiçeksiz ve tohumsuz ürer. Eğreltilerin yapraklarının altında küçücük yuvarlak kesecikler (spor keseleri) vardır; bunlar yırtılınca spor’lar toz halinde yere dökülür ve çimlenir. Karayosunlarında ise, sık ve küçük olan sapların her biri ufacık bir bitkidir. Ama bunların sporlarından bir teki, binlerce bitkiden oluşan bir yosun örtüsünü meydana getirebilir. Mantarlara gelince, bunlarda organizmanın esası beyaz iplikler halinde toprağın içinde bulunur, yalnız üreme sağlayan kısım toprağın üstünde görülür; bu kısımda da genellikle binlerce spor bulunur.