Başkalarının Düşüncelerini Okuyabilir Miyiz? Okuyabilseydik Neler Olurdu?

Hepimiz hayatımızın bir anında başkalarının ne düşündüklerini bilmeyi istemişizdir. Belki de şu an bile istiyorsunuz bunu. Açıkçası ben bilmek isterdim, karşımdakinin beni nasıl düşündüğünü ya da benim için nasıl duygular beslediğini. Hepimizin başına gelmiştir; arkadaşınızla evde otururken, televizyon seyrederken ya da hehangi başka birşey yaparken bir şey yapmaya yeltenirsiniz(örneğin; su almak). Ama bazen o sizden önce davranır ve siz daha elinizi suya atmadan arkadaşınız suyu size uzatmıştır bile. Daha günlük bir örnek vereyim; herhangi biriyle, herhangi bir yerde ve herhangi bir konu hakkında konuşurken ne söyleyeceğini unutursun. Olur ya, tıkanırız. Ama karşımızdaki kişi söyleyeceğimizi tamamlar. Hem de tam bizim istediğimiz gibi. Böyle küçük zihin okuma denemeleri hayatımıza serpiştirilmiş durumda. Bazılarımız farkında ama pek çoğumuz farkında değil. Peki biz bu küçük zihin okuma işini nasıl beceriyoruz? İşin sırrı beynimizdeki ayna nöronlar! Ayna nöronlar daha çok beynimizin parletal lobunda(beynimizin arka üst kısmı) bulunuyorlar. Ve bu nöronların arkası çok iyi. Bağlantıları saymakla bitmiyor. Ama bu bağlantıların en önemlileri; hareketten sorumlu motor bölgeler, konuşma ve işitileni anlama, duygulardan sorumlu limbik sistem ve düşünce oluşturmakla görevli frontal bölgedir. Bu işin eskiden bilinçli olarak yapıldığı düşünülüyordu. Yani bizim su istediğimizi arkadaşımız hareketlerimizden anlıyor ve bize suyu uzattığı düşünülüyordu. Ama büyük bir tesadüf eseri bu olayın böyle işlemediğini aslında işin içine ayna nöronlar olduğu ortaya çıktı. Bir kaç bilimadamı maymunlarla ilgili zihin okumayla hiçbir alakası olmayan bir deney yapıyorlar. Camla ayrılmış iki odanın birinde maymunlar ve doğal ortamları, diğerindeyse bilimadamları ve doğal ortamları bulunuyor. Mola verilmiş bir zamanda bir bilimadamı su içmek için elini bardağa uzattığında, maymunun beyninde susayınca harekete geçmesi gereken reseptörlerin de hareketlendiğini görmüş. Tesadüf sanmışlar ama olayı tekrarlayınca bunun bir tesadüf olmadığını anlamışlar. Ayna nöronlar ilk olarak, işte böyle farkedildi. Peki nasıl çalışıyor bu ayna nöronlar? Beş duyu organımızla algıladığımız duyumlar, elektiriksel sinyallere dönüşerek beyne yani nöronlara aktarılır. (Kavrama, bu duyumlardan biridir.) Beyinde kısmen özelleşmiş olan nöronlar bu duyumla ateşlenir. (Elmayı kavrayınca ateşlenmesi gereken nöronlar ateşlenir.) Nöronların milyonlarca bağlantısı sayesinde binlerce nöron bu duyum karşısında ne yapmamız gerektiğini söyler. (Elmayı kavrama, onun düşmesini önleme v.b.) Bu işlem bitmeden devam eder. Ama n’apmamız gerektiğini bütün nöronlar söyleyebilir bize. Ayna nöronların diğer tüm nöronlardan farkı elmayı kavrarken ateşlenmesi gereken nöronlara, karşıdaki kişi elmayı tutunca ateşlenmesi gerektiğini söyleyen sinyaller göndermesidir. Kısaca anlatmak gerekirse; karşımızdaki kişi elmayı kavradığında biz de elmayı kavrayacakmışız gibi düşünürüz. Empati gibi. Ayna nöron ismi de zaten buradan gelir. Bu nöronlar ayna görevi üstlenirler bir bakıma ve karşıdaki hareketi kopyalarlar. Zihin okuma işlemi de bu sayede gerçekleşir.