Avustralya’nın Avrupalılar tarafından keşfi büyük ölçüde birtakım rastlantılara bağlıdır. Vasco de Gama ya da Ferdinand Magellan’ın açtığı deniz yolundan ilerleyen Portekizliler ile İspanyollar 16. yüzyılda Cava’ya, Moluk Adaları’na (Baharat Adaları), Yeni Gine’nin kuzey kıyılarına, Filipinler ve Solomon Adaları’na ulaştılar. İngiliz kaptanı James Cook’tan önce Avustralya kıyılarını bulan Hollandalı gemiciler, elverişsiz hava koşullarının neden olduğu sapmalar sonucu kıtanın batı ve kuzeybatı kıyılarına çıktılar. 1616′ da Dirk Hartoy bugün Batı Avustralya’ da Shark Bay’de (Köpekbalığı Körfezi) karaya çıktı. Üç yıl sonra Frederik Houtman adlı bir başka Hollandalı kaptan, daha güneydeki kıyıları görerek bugün Houtman Kayalıkları adıyla bilinen resifleri buldu. Böylece batı kıyısının öbür kesimleri de rotalarından sapan Hollandalı kaptanlar tarafından tek tek bulundu. 1644′te yeni kıtanın kuzey ve kuzeybatı kıyılarını bulan Abel Janszoon Tasman, Avustralya sularında Hollanda adına en önemli buluşu gerçekleştiren kişidir. Ertesi yıl da Tasmanya’yı bulan Abel Janszoon, Yeni Zelanda’nın batı kıyısını dolaşarak bu ikisinin ayrı kara parçaları olduğunu saptadı. Korsan William Danpier ise Avustralya topraklarına ayak basan ilk İngiliz gemicisidir (1688-1689). 1766′da denize açılan Kaptan Samuel Wallis, ertesi yıl İngiltere adına Tahiti’yi buldu. 1769′da İngiliz bilim adamları Venüs gezegeninin geçişini gözlemek için bir gemiyle Güney Pasifik’e gönderilmelerini istediler. İngiliz hükümetinin onayı üzerine Krallık Deniz Kuvvetleri’nden Kaptan James Cook’un komutası altında “Endeavour”un yolculuğu başladı. Bu yolculukta Cook, kıtanın Point Hiks’ten York Burnu’na kadar olan doğu kıyısının haritasını çıkararak Avrupalı ilk göçmenlerin yerleşmesine ve Pasifik’te ilk İngiliz kolonisinin kurulmasına yol açtı.
İlk Yerleşmeler (1788-1820):26 Ocak 1788′de Kaptan Arthur Phillip, 188′i kadm olan 717 hükümlüyle birlikte sayılan 1.000′i aşan bir topluluk eşliğinde karaya çıkıp Yeni Güney Galler Kolonisi’ni kurdu. Aslında Yeni Güney Galler gerçek bir yerleşim merkezi olmaktan çok, bir ceza kolonisi görünümündeydi. Kurduğu yerleşim merkezini yalmzca bir ceza kolonisi olarak görmekten kaçınıp İngiliz hükümetini özgür göçmenlerin burada yerleşimi için özendirici davranışlarda bulunmaya zorladı. Philip gittikten sonra yeni yerleşim merkezinin yönetimi daha yeteneksiz kişilerin eline geçince, güvenliği sağlamakla görevli Yeni Güney Galler Alayı’nm subaylan rom kaçakçılığına başladılar. Phillip’in denizci ardılları olan Kaptan John Huntere (1795-1800) ve Kaptan Gidley King’e (1800-1806) meydan okuyan bu subaylar Kaptan Williem Bligh (1806-1808) adlı bir başka denizci valiye karşı da Rom Ayaklanması adı verilen başkaldın olaymda rol oynadılar. 1809 ‘da Bligh’m yerini alan ve 1821′e kadar vali olarak kalan Yarbay Lachlan Macquarie adlı asker, sömürgeyi bağışlanmış hükümlülerle eski sabıkalıların cenneti durumuna getirmek için çaba harcadı. Onun zamanında nüfus 1810′un 11.590′mdan 1821′in 38.778′ ine ve ekili alanlar da 3.082 dönümden 13.058 dönüme yükseldi. Macquarie geldiğinde yaklaşık 26 bin olan koyun sayısı o giderken yaklaşık 300 bindi. Yeni Güney Galler’e düzenli olarak hükümlülerin gelişi 1840′a kadar sürdü. Macquarie’nin ardıllan, sömürgeyi 1828′de kurulan 15 atanmış üyeli vç 1842 Anayasası’nm getirdiği üçte ikisi seçimle işbaşına gelen 36 üyeli yasama meclisleriyle yönetir oldular. Böylece keyfi yönetim çağı sona ererken fırsatçı yönetim dönemi başladı.
1850 Arasındaki Dönem: Politika ve ekonomi alanındaki dalgalanmalar Avustralya’daki İngiliz sömürgelerinin gelişmelerinde önemli rol oynadı. Ekonomi fırsatçılığı Port Jackson’dan içerilere doğru yayılmayı hızlandırırken, güney, batı ve kuzeyin çok daha uzak bölgelerindeki ilk kıyı merkezleri de büyük ölçüde politik nedenlerle kuruldu. 1829′da Büyük Britanya tüm kıtaya sahip çıktı. 1840′da Yeni Güney Galler’e ve 1868′de Batı Avustralya’ya hükümlü gönderilmesinin durdurulması Avustralya’nın gelişmesini etkilediyse de, üç ayrı düşünce ve yorum konuya birbirinden değişik değerlendirmeler getirdi. Biri politik suçlu olarak gönderilmiş hükümlülerin Avustralya’nın politik ve toplumsal demokrasiye olan değerli katkılarını vurgularken, öbürü yaygın düzen bozukluğunun nedenlerini Yeni Güney Gallerlin yürekler acısı ilk günlerinde aradı. Üçüncüsü Avustralya ekonomisindeki sıkı hükümet denetiminin suçunu sömürgenin ceza kolonisi olduğu günlerin alışkanlığına yükleyecek kadar ileri gitti.
1815′te Gregory Blaxland’ın Mavi Dağları’nı aşmasıyla öte yandaki gür otlaklar yeni gelen göçmenlere açıldı. Kuzeybatıdaki Liverpool Ovası’na, Yeni İngiltere’ye, Darling Downs’a, güneyde Murrumbidgee Irmağı’nın karşı kıyısındaki otlaklara, çok daha güneydeki zengin Avustralya Felix Yaylası’na doğru yayılmalar başladı. Vali Sir Ralph Darling’in (1825-1831) yerleşme merkezlerinin 19 yönetim birimi olarak kısıtlama girişimi başarısızlığa uğradı. Zamanla bir liman durumuna gelen Brisbane, daha sonra bu kırsal kesim topluluğunun başkenti oldu. Giderek daha kuzeye ve kuzeybatıya doğru yayılan yerleşme merkezleri 1859′da Queensland’in Yeni Güney Galler’den ayn, özerk bir koloni olarak tanınmasına yol açtılar. Bu arada kırsal gelişmeler, Sydney’in güneybatısından iç kesimlere doğru yayılmalar, ayrıca Tasmanya’dan kopup gelen bağımsız göçmenler yeni bir güney kolonisinin doğuşunu hazırladı. Ancak Sydney’deki yetkililer bu yeni yerleşim merkezini tanımamakta direnince, Port Philip 185rde Viktorya adını alıp parlamentoya kendi ayrı temsilcisini gönderene kadar Yeni Güney Galler yönetim biriminin bir parçası sayıldı.
Tasmanya Adası, 6 eyaletin en küçüğü olmakla birlikte, ayrı bir yönetim birimi düzenine kavuşan ilk yerleşme merkezlerinden biridir (1825). Bunun nedeni Avustralya sularında etkinliği giderek artan Fransızlara karşı duyulan korkuydu. 1821de en azılı hükümlüler için adanın batı kesiminde Macquarie Limanı kuruldu. Adayı özellikle bir ceza kolonisi olarak gören Vali Albay George Arthur (1824-1836), Port Arthur’da yeni bir cezaevi yaptırdı. Adaya hükümlü göndermek ancak 1853′te durdu ve Van Diemen’s Land olan adı da Tasmanya olarak değiştirildi.
Avustralya’nın en büyük eyaleti olan Batı Avustralya’da ilk İngiliz yerleşim merkezinin kurulma nedeni ekonomiyle ilgili olmaktan çok, yine Fransa’dan duyulan korkuya dayanır. 1827′de Kaptan James Stirling, Swan Irmağı kıyılarının haritasını çıkardı. 1829′da onunla birlikte Swan Bölgesi’ne yerleşen göçmenler verimsiz bir toprak, işsizlik ve kendilerini istemeyen Avustralya yerlileriyle karşılaştılar. 1832′de bölgede 1.500 olan nüfus, İngiliz Hükümeti’nin aldığı göç özendirici önlemlerle 1850′de çok sayıda arttı ve 1868′de çevredeki topraklara doğru yayılma başladı. Serüvenci göçmenler koyunları ve sığırlarıyla en kuzeyde de Grey Irmağı’na kadar uzandılar. 1881′ lerde kuzeybatıda inci endüstrisi kuruldu, Kimberleys altın arayıcıları kadar hayvan yetiştiricilerinin de yurdu oldu.
Bugün Güney Avustralya Eyaleti diye anılan bölgede yerleşme merkezi kurulmasında 6 kişinin eşit oranda onur payı vardır. 1830′da Murray Irmağı boyunca çıktığı bir geziden dönen Charles Sturt, akarsu ağzı çevresindeki zengin topraklara dikkati çekti. Planlı bir yerleşme merkezi kurulmasını öneren Edward Gibbon Wakefield, 1834′ te Güney Avustralya Demeği’ni kurdu. George Fife Anyas yeni yerleşim merkezinin örgütlenmesi işini üstlendi. 1836′da yer ölçümcü olarak gelen William Light yerleşme merkezinin yerini saptadı ve geleceğin eyalet merkezi olan Adelaide Kenti’nin planını çizdi. Vali George Gawler (1838-1841) yerleşmekte olan göçmenlere açlıktan kırılmamaları için besin maddesi, yol ve konut yapımı için her türlü araçla gereci sağladı. Onun ardılı George Grey (1841-1845) aldığı yerinde önlemlerle bölge ekonomisine canlılık getirdi. Kuzeyde Fransız yerleşimini engelleme kaygısı, Doğu Hindistan ticaretini geliştirme umuduyla birleşince, 1824′ te Melville Adası’nda, 1827′de RaffIesk Körfezi’nde düzensiz yerleşim merkezleri kurulmasına yol açtı. 1860′ larda iç kesimlerde doğru yapılan gezilerde güneyden kuzeye aşılınca Kuzey Bölgesi’ne duyulan ilgi arttı. 1863′te İngiltere Hükümeti’nin onayıyla Güney Avustralya’nın sınırları kuzey kıyılarına kadar uzatıldı. 1911de bölge Avustralya Hükümeti’nin denetimi altına girdi.
1850-1890 Arasındaki Dönem: Avustralya tarihi 1851′den önce başlamasına karşın, Edward H. Hargraves’ in o yıl Bathurs’ta altın bulmasının etkisi büyük oldu. Hargraves’in altın bulup ödüllendirildiği duyulur duyulmaz 1851 ortalarında altına hücum başladı. Özellikle Viktoria Eyaleti’nin merkezi Melbourne yakınındaki Ballarat ve Bendigo’da daha zengin damarlara rastlanması hücumun hızını artırdı. Altına hücumun politika ve ekonomi alanlarındaki etkisi toplumsal sonuçlarına oranla daha çabuk su yüzüne çıktı. 1850′lerde İngiltere, İrlanda, Avrupa Kıtası ve Kuzey Amerika’dan altın madenlerine akın akın gelen binlerce kişi arasında politik yönden doyumsuz oranının yüksek oluşu, sömürgenin 1860′lı yasama meclislerince ayrıcalıklı sınıflara yöneltilen başarılı saldırılarda başlıca etkendi. 1856′da gizli oy yöntemi Victoria ve Güney Avustralya’da yasalaştı. Ballarat altın madenlerinde çıkan bir ayaklanma sonucu askerlerin ateş açmasıyla 30 ayaklanmacının yaşamlarını yitirmesi, Avustralya işçi sendikaları hareketlerini başlatan bir gelişmeydi. Ayrıca 1850′de 405.356 olan Avustralya nüfusu, 1860′ta 1.145. 558′e yükseldi. Altın 25 yıl sonra Batı Avustralya’yı da haritalarda aranan bir yer durumuna getirince, 1886-1900 arasında batı yerleşim merkezlerinin nüfusu da 39.584 iken 179.708 oldu. Bu dönem içinde sömürgenin dışsatımları değer açısından on kat arttı, bu da 20. yüzyıl başlarında altın madenciliği geriledikten sonra tarım patlamasında önemli bir etken oldu.
Hükümlü gönderimi gibi altına hücumun da toplumsal sonuçları kolayca anlaşılır nitelikte değildir. Ancak, İngiliz, İskoç ve İrlandalı göçmenlerin yerli madencilerle kaynaşması, Asya soylularının dışlandığı belirli bir Avustralya toplumunun oluşmasına olanak sağladı. Altın madenlerinde Avrupalılar ile Çinlilerin birbirine karşı olan düşmanca davranışları, 1901de Avustralya Hükümeti’nin Göç Sınırlama Yasası’nı yürürlüğe koymasıyla sonuçlandı. Bu arada kırsal kesimlerde soygun ve haydutluk olaylarının artması; hükümlü gönderimi ve altına hücumun açık sonuçlarıydı. 1880′de Ned Kelly’nin yönettiği ünlü Kelly çetesinin yok edilmesiyle yasa dışı benzer hareketlerin de önüne geçildi.
Ekonomi Bunalımı ve Federasyona Gidiş (1890-1901): 1880′lerde altının getirdiği refah patlamasını izleyen şiddetli bunalımın birçok yan nedeni vardı. 1860-1886 arasında tüm Avustralya ‘da altın üretimi % 50 düştü. Buna karşılık dünya piyasalarında yün fiyatları yüksek kaldığı için, altın dışsatımı açığı kapatılabildi. Böylece 1887-1888 arasında altın madeni hisselerinde ve emlak şirketlerinin senetlerinde görülen borsa etkinlikleri yaklaşık iki kat arttı. Melbourne tam bir refah kenti oldu. Bankalar başlattıkları arsa spekülasyonuna dur demek zorunda kalınca da emlak şirketleri 1888 yasasından yararlanarak kendilerini bankaya dönüştürdüler. Ancak her yıl düşmeye başlayan yün fiyatları 1894′te, 1884 fiyatının yarısına indi. Bina yapımı durdu, 1891-1892 arasında emlak şirketleri birbiri arkasına çöktü 1893′te Avustralya Federal Bankası iflas etti. Büyük para, ticaret ve tarım kuruluşları, refah sonrası gelen bunalıma uyum sağladılarsa da karşılarında güç denemelerden çıkmış zor durumdaki emekçileri buldular. İşçi sendikalarının giderek artan gücü, 1870 ve 1880′lerde bir dizi grevle kendini gösterdikten sonra 1894′te Avustralya İşçi Sendikası (AWU) adı altında birleşti. William Cuthrie’nin örgütlediği AWU, 50 bin üyesiyle en güçlü sendika olarak politik sınırları da aşıp küçük kırsal sendikaları yuttu. Bu arada 1880′lerin giderek artan yaşam güçlükleri, bazı işçi önderlerine taktik değişikliği düşüncesini aşıladı. 1890′da yıkıcı bir yenilgiyle sonuçlanan liman işçileri grevi, birçok kişiyi bir siyasal parti çevresinde toplanma görüşünde birleştirdi. 1891′de Yeni Güney Galler’de İşçi Partisi’nin 36 üyesi, 1894′te 27 üyesi seçimleri kazandı. Ancak parti, aynı yıl Başbakan Sir George Dibbs’ten kaynaklanan parasal nedenlerle bölündü. 1895′te yine birleşen parti azınlıkta olmakla birlikte Yasama Meclisi’nde dengeyi sağladı. 1910′da mecliste çoğunluğu elde ederek James S. T. Mc Goven’in başkanlığında Yeni Güney Galler Eyaleti’nin ilk işçi hükümetini kurdu. Öte yandan Avustralya işçi hareketi bu tarihten başlayarak politik dikkatini Birleşik Parlamento üzerinde topladı. 1891-1898 arasında Sydney başta olmak üzere değişik kentlerde düzenlenen birkaç ulusal toplantıdan sonra 1 Ocak 1901′de Avustralya Eyaletleri Federasyonu Anayasası yürürlüğe girdi ve Barton yeni birleşik devletin ilk başbakanı oldu.
Federasyondan İkinci Dünya Savaşı’na Kadar (1901-1945): Yeni kurulan Avustralya Federasyonu hükümetleri, ülkeyi 1927′ye kadar, Melboume’dan, daha sonra da federal başkent seçilen Canberra’dan yönettiler. Gerek ilk başbakan, gerekse Federasyon’un İşçi Partili ilk üç başbakanı, eski Parlamento üyeleriydi. İlk 14 yıllık dönemde çıkarılan yasalar, İşçi Partisi’nin giderek artan etkisini yansıtır nitelikteydi ve bunun sonucu olarak İşçi Partisi 1910′ da yönetime geldi. 19irde, King O’ Malley, Avustralya Merkez Bankası’ nın kurulmasını öngören yasayı çıkardı. Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın patlaması, ülkede büyük şaşkınlık yarattıysa da, genç Avustralya Deniz Kuvvetleri, Hint Okyanusu’nda “Emden” zırhlısını batırıp Alman Yeni Ginesi’ni ele geçirmek (1914) ve 329 bin gönüllü asker vermekle, savaşta İtilaf Devletleri’nden yana ağırlığını koydu. 1920′lerin savaş sonrası döneminde, çoğu Avustralyalılar yine ekonomik sorunlarla uğraşır oldular. 1929′da İşçi Partisi, James Henry Scullin’in başkanlığmda yine işbaşına geçti. Ancak dünya boyutlarındaki bunalım, Avustralya’ yı da etkileyince İşçi Partisi bir kez daha bölündü. 1939′da Başbakan Menzies, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’na soktu. Avustralya Kara Kuvvetleri, Ortadoğu’da ve Malezya’da çarpıştılar. İngilizler ile birlikte Japon ileri hareketini, Yeni Gine ormanlarında durdurdular. Avustralya’nın deniz kuvvetleriyle hava kuvvetleri de İngilizler ve ABD’ liler yanında dünyanın çeşitli yerlerinde çarpıştılar, Avustralya’nın 1943′te 7.229.864 olan nüfusunu yaklaşık 1 milyonu silah altındaydı ve 100 bine yakın ölü verdi.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası: İkinci Dünya Savaşı, Avustralya’yı ulus olma bilincine ulaştırdı. Bu bilinçlenmenin sonucu olarak gerçekçi bir dış politika izlenmeye başlandı. Büyük Britanya ve ABD ile olan iyi ilişkiler sürdürüldü. Endonezya’nın bağımsızlığı desteklenerek 1950′de Avustralya-Asya bağlarını güçlendirme yolunda yeni adımlar atıldı. Birbirini izleyen seçim zaferleri, 1944′te kurulan Liberal Parti’ nin gücünü pekiştirdi. 1951′de, ABD’ ye bölge savunmasına katılma payı tanıyan ANZUS Antlaşması’nı imzalamak, Avustralya dış politikasında bir dönüm noktası oldu. Güneydoğu Asya’ da komünizm tehdidinin artması karşısında, Avustralya, 1954′te gerçekleşen Güneydoğu Asya Savunma Antlaşması’nın (SEATO) kurulmasını destekledi.Birleşmiş Milletler’in çağrısına uyarak Kore’ye ve İngiliz Uluslar Topluluğu Ordusu’na katılmak üzere 1955′te Malezya’ya asker gönderdi. Çin Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkilerde. Büyük Britanya’dan çok ABD’nin izinde yürüdü. Başbakan Menzies, ardı ardına kazandığı seçimlerle görevden çekildiği yıl olan 1966′ya kadar işbaşında kaldı. Yerini alan Harold Holt, 1967′de ölünce başbakanlığa John Gorton geçti. 1971′de Liberal Parti lideri William McMahon, başbakanlığı Holt’tan devraldı. 1972′de İşçi Partisi iktidara geçince, parti genel başkanı Gough Whitlam başbakan oldu. Whitlam; zorunlu askerliği kaldırdı, Çin Halk Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler kurdu. Bu arada artan enflasyon, işsizlik ve iş dünyasındaki iflaslar, 1975′te Whitlam’ın İşçi Hükümeti’ne güvensizlik oyu verilmesine neden oldu. Ancak Whitlam, erken seçimlere gitmeyi geciktirince. Genel Vali Sir John Kerr tarafından görevden alındı. Genel vali. Liberal Parti lideri Malcolm Fraser’i, Liberal-Ulusal Koalisyon Hükümeti’ni kurmakla görevlendirdi. Sorunların üstesinden gelemeyen Kerr’ın 1977′de görevden ayrılmasıyla, yerini Queensland Üniversitesi’nin rektör yardımcısı Sir Zelman Cowen aldı. 1977 sonlarında Fraser ikinci kez işbaşına geldi. Liberal-Ulusal partiler koalisyonu, 1980 seçimlerinde beklenmedik bir zafer kazanınca, Fraser başbakan olarak görevde kaldı. Ancak, Mart 1983 genel seçimlerinde sandıktan, 6 eyaletin dördünde oyların çoğunluğunu alan İşçi Partisi çıktı ve Robert Hawke başkanlığındaki İşçi Hükümeti yönetimi devraldı.
1983 sonlarında Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerinin sayısı artırıldığından (Temsilciler Meclisi: 148, Senato 76), erken seçime gidildi. Seçimi yeniden Avustralya İşçi Partisi’nin kazanması sonucu (1 Aralık 1984) Başbakan Robert Hawke yerini korudu. Liberal Andrew Peacock liderliğindeki Liberal-Ulusal Parti ortaklığı oy yitirmeyince, Hawke’un tahminlerinin tersine, parlamento yalnızca iktidar partisi lehine % 2 bir çoğunlukla iki parti arasında bölünmüş oldu. Yine Demokratlar ile bağımsızlar bir denge öğesi olma niteliklerini sürdürdüler.
Yeni bütçede gelir vergisi yükü azaltılırken, sosyal güvenlik harcamaları artırıldı. İşsizlik oranı % 9.4′ten % 8.5′e düştü. Enflasyon % 6′ya indi (1984). Nükleer silahların yayılmasına karşı yapılan antlaşmayı imzalayan ülkeler arasında yer alan Avustralya, dünyanın en büyük uranyum kaynaklarına sahip olmasına karşm, yeni uranyum madeni ocaklarının açılmasını yasakladı. Büyük Okyanus’ta nükleer silah denemelerini sürdüren Fransa’ya uranyum satışım durdurdu. ABD’nin MX kıtalararası balistik füze denemelerine, Hawke yönetiminin kolaylıklar sağlayacağının duyulması, uluslararası silahsızlanma gereğini ilke olarak benimseyen İşçi Partisi içinde tartışmalara ve anlaşmazlıklara yol açtı. Ancak yine de hükümet, ABD’nin “Yıldız Savaşları” programına katılacağım açıkladı.
Başbakan Robert J. Hawke’un, İşçi Partisi Hükümeti için bu ikinci dönem ve işbaşında olmasının üçüncü yılı (1985), endüstri ve vergi eşitliği alanlarında olduğu kadar, dış politika konusunda da bir sınav süreciydi. GSMH’da % 4′lük bir artışı, enflasyonun % 8′e yükselmesi izledi. Dış politika konusunda, özellikle ABD ile işbirliğine gidilmesi sonucu, Hawke, kendi partisinin sol kanadının güçlü direnişiyle karşılaştı. Bunun üzerine, hükümet Ortadoğu’da İsrail’in desteklenmesi konusunda ABD’nin dış politikasına eleştirici bir tavır takınmak zorunda kaldı. Doğu Timor’un katılımı ve Papua Yeni Gine ile sürüp giden sürtüşmeler nedeniyle ilişkilerinin bozuk olduğu Endonezya ile uzlaşma çabaları sonuçsuz kaldı. Fransa’nın Büyük Okyanus’taki denizaşırı topraklarına bağımsızlık verilmesi gerektiğini savunan Avustralya, bu ülkeyle ilişkilerini dondurma çizgisine geldi. Başbakan Hawke’un, Vietnam ile ASEAN ülkeleri arasında gönüllü arabuluculuk yapma girişimleri olumlu sonuçlar vermediği gibi, Tayland başta olmak üzere çeşitli ülkelerce hoş karşılanmadı. Ayrıca, Yeni Zelanda’nın ABD’nin nükleer üsler kurmasına karşı çıkması da ANZUS Antlaşması’nın tartışılmasını gündeme getirdi. Bu tartışmalar sonunda, Avustralya, ABD’nin görüşlerini onaylarken. Yeni Zelanda antlaşma dışı kaldı. Güney Afrikâ konusunda Hawke, ırk ayrımına karşı izlediği kararlı tutumdan vazgeçmedi. Başbakanlığının dördüncü yılında Hawke,Avustralya’nın ciddi ekonomik sorunlarını çözümlemede büyük güçlüklerle karşılaşmaya başladı. Resmi olmayan anketler, İşçi Partisi oylarının yaklaşık % 41e düştüğünü, buna karşılık Liberal-Ulusal koalisyonun % 48′ e yükseldiğini ortaya koymaktaydı. Bu arada, küçük partilerin de güç kazandığına dikkat çekildi.
Öte yandan, hiç hesapta olmayan tutucu bir hareket, Yeni Sağ adıyla örgütlenerek bir parti oluşturdu. Yeni türeyen zenginlerin büyük bölümü, hemen bu partinin saflarına katıldılar. Katılmaya çekinenler de desteklerini esirgemediler. Bu yeni zenginler partisi, Avustralya’nın ekonomik gücünü yitirdiğine inanan kamuoyunu büyük ölçüde etkiledi. Birçokları ülkenin yeni atılımlar yapması için ekonominin yeniden düzenlemesi gerektiğine kesin olarak inanmaya başladı. Avustralyalı milyonerlerin sayısı 25 bini aşmasına karşın, yaşam düzeyi % 8 enflasyon hızına bağlı olarak düşmüştü. İş adamları da, artırılan gelir vergilerinden yakınmaktaydılar.
1987, Avustralya’da süreklilik maskesi altında köklü değişimlere sahne oldu. Ekonomik sorunlar konusunda ciddi kaygılara düşülmesine, iç ve dış borçların hızla büyümesine, politik göstergenin sağa kaymasına karşın Başbakan Hawke’ın İşçi Partisi genel seçimleri üçüncü kez kazanarak işbaşında kaldı (11 Temmuz). Hawke bu seçim sonucunda, partisinin Temsilciler Meclisi’ndeki üye sayısının 82′den 86′ya çıkarırken 76 üyeli Senato’da çoğunluğu sağlamayı başaramadı: İşçi Partisi 32, Liberal Parti 27, Ulusal Parti 6, Demokrat Parti 7. Yeni Sağ, ancak 1 senatör çıkarabilirken. Nükleer Silahsızlanma Partisi 2 senatör çıkarma başarısı gösterdi. İşçi Partisi, Mart 1990′ da yapılan genel seçimlerde, son üç yılda yıpranmasına karşın, kazanarak politik gözlemcileri yanılttı.
Başbakan Robert J. Hawke’un İşçi Partisi hükümeti 1990 genel seçimlerine zor bir kampanya ile başladı. Ülkenin ekonomik sorunlarına karşın medya İşçi Partisi’ni desteklemeyi sürdürdü. Liberal Parti ile Ulusal Parti liderlerini değiştirerek seçimlere girdilerse de İşçi Partisi seçimleri yine kazandı.
1990 Ağustosunda Avustralya, Irak’ın Kuveyt’i işgalini izleyen günlerde, BM’nin Irak’a karşı uyguladığı yaptırımları destekledi. Bu amaçla Basra Körfezi’ndeki uluslararası güce katılmak üzere iki destroyer ve bir malzeme gemisi gönderdi.
19 Aralık 1991′de “Noel Darbesi” adıyla tanımlanan İşçi Partisi parlamento grubu toplantısında, maliye eski bakanı Paul Keating, Başbakan Hawke’un karşısında 51′e 56 oyla hem parti liderliğini hem de başbakanlığı ele geçirince Hawke, 9 yıllık başbakanlıktan ve siyasal yaşamdan çekildiğini açıkladı.
1991 boyunca ekonomi ağır bir durgunluk dönemi yaşadı. İşsizlik % 10′ lar gibi rekor düzeye ulaştı. 1992′de Başbakan Paul Keating, ülkesini ziyaret eden ABD Başkam Bush ile ekonomik destek konusunda anlaştı.
Aynı yıl içinde ülkeye gelen İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, büyük protesto gösterileriyle karşılaştı. 1996′daki seçimlerde Liberal Parti başarı kazanınca başbakanlığa John Howard getirildi.