Anadolu ve Anadolu Tarihi
[caption id="attachment_1543" align="alignleft" width="370"] Anadolu ve Anadolu Tarihi[/caption]ANADOLU Türkiye’nin Asya’da, yani İstanbul ve Çanakkale boğazlarının doğusunda kalan kesimi. Yüzölçümü 755 688 km2.Türkiye topraklarının yüzde 97’sini kapsayan Anadolu, kuzeyde Karadeniz ve Sovyetler Birliği, doğuda İran, güneyde Irak, Suriye ve Akdeniz, batıda Ege Denizi’yle çevrilidir.
Günümüzden geriye doğru beş bin yıldan beri pek çok ve yüksek düzeyde uygarlığa beşiklik etmiş olan Anadolu’nun adı Yunanca doğu ülkesi anlamına Anatoli sözcüğünden gelir. Romalılar zamanında Anatoli’nin A- natolika biçiminde değiştiği görülür. Romalılar ülkenin idare bölümlerini oluşturan parçalara tema adım verirlerdi ve doğuda kalan kesimin adı da Doğu Anadolu anlamına Tema Ana- tolika’ydı. Ancak, o zamanlar Anadolu denilince Tarsus Çayı ile Samsun şehri arasında çekilecek bir çizginin batısında kalan kısım kastedilirdi. Romalıların ve Eski Yunanlıların A- nadolu’yu böyle anmalarına karşılık Islâm dünyasında bu bölge Diyarı Rûm, yani Rum ülkesi diye adlandırılırdı. Daha sonraki dönemlerde batıda, Anadolu’dan, Küçük Asya diye söz edildiği görülür. Bu durum Selçukluların Anadolu’ya hâkim oluşuna kadar böyle sürdü ve o zamandan bu yana da Anadolu adı bugünkü kapsamıyla bir coğrafya adı haline geldi. Batıda ise daha çok Küçük Asya adıyla anılmağa devam edildi.
Anadolu Tarihi
Asya’nın batı ucundaki Anadolu, Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü, değişik kavim ve kültürlerin karşılaşma alanı, zaman zaman da karışıp kaynaştığı bir pota olmuştur. Persler, Romalılar ve Türkler dışında Anadolu’da yaşamış topluluklar, onun ancak bir bölümüne egemen olmuş, bu da Anadolu’yu bir uygarlıklar mozayiği yapmıştır. Anadolu adının, «güneşin doğduğu ülke» anlamına gelen Yunanca «Anatole» kelimesinden geldiği ileri sürülür. Başlangıçta sınırları kesin olmamakla birlikte, Ege’nin doğu kıyısındaki ülkeleri kapsıyor ve «Asya» ile örtüşüyordu. Zaman içinde kapsadığı alan doğuya doğru genişleyen Anadolu, günümüzde Türkiye’nin Asya’daki topraklarım kapsamaktadır. Paleolitik Çağ’dan beri yerleşilen Anadolu’da, insanlığın evriminin bütün safhalarını izleyebilmek mümkündür.
ANADOLU PREHÎSTORYA
Anadolu’da yaşayan insanlar, avcılık ve toplayıcılık aşamasından tarımcı topluluklara geçişle belirlenen Neolitik devrimce önemli rol oynamışlardır. Çatalhöyük, Neolitik kültürün dünyadaki en büyük merkezlerinden biridir. Neolitik Çağ’dan Kalkolitik Çag MÖ VI. bin yılın ortalarında tedricen gerçekleşmiştir. Orta Tunç Çağı’nda Anadolu, MÖ II. bin yılın başlarında tarih çağlarına girer.
Paleolitik ve Mezolitik çağlar
İnsanoğlunun alet yapmaya başladığı Paleolitik Çağ yaklaşık olarak 2 milyon yıl sürdüğü düşünülen en uzun kültürel evredir. Alt, Orta ve Üst Paeolitik olarak üç döneme ayrılmıştır.Anadolu’da her üç döneme ilişkin kalıntılara rastlanmıştır. Paleolitik Çağ’ın en iyi araştırıldığı bölge, Güney Anadolu’dur. Antakya Sa mandağ ilçesi Mağaracık veya Çevlik Köyü mağaralan Orta ve Üst Paleolitik dönemlere ilişkin önemli bilgiler vermiştir. Merdivenli, Tıkalı, Kanal ve Büyük Mağara’dan oluşan bu mağaralar topluluğu, Paleolitik katmanlaşmayı gösterir. Aynı bölgedeki İncili Mağara’da ortaya çıkarılan katmanlaşma, yörenin iklim koşullarına ilişkin bilgi verir. Antakya çevresindeki Şenköy, Altındere ve Belen, Paleolitik Çağ’m tüm evrelerine ilişkin buluntu veren diğer alanlardır. Karain, Öküzini Çarkini mağaraları ile Beldibi ve Belbaşı kaya sığmakları yalnız Antalya çevresinin değil, tüm Ortadoğu’nun en önemli buluntu yerleridir. Antalya ovasından 150 m, denizden 650 m yükseklikteki Karain, taş aletler, insan ve hayvan kemikleri yönünden zengindir. Gaziantep Dülükbaba Tepesi yamacındaki teras alanları, Şanlıurfa-Bozova’da Söğüttarlası ve Biris Mezarları, Aşağı Fırat yüzey araştırmaları sırasında ortaya çıkartılan Şanlıurfa Fırat Irmağı terasları, Hilvan İlçesi Akçaviran’daki Kiril mevkii, Adıyaman Samsat îlçesi’nde Şehremuz, Hamuşkan, Gri Memo Tepesi Anadolu’daki önemli Paleolitik alanlardır
Paleolitik Çağ’ı izleyen Mezolitik, Çağ günümüzden yaklaşık 10 000 yıl öncesine tarihlenir. Bir sapa geçirilerek kullanılan çakmaktaşından yapılmış geometrik biçimli aletler (mikrolit), Mezolitik Çağ’ın tipik ürünüdür. Zıpkın, ok uçları, olta, belli başlı av silahlarıdır. İlk evcilleştirme çalışmalan bu çağda başlatılmıştır. Paleolitik Çağ’da görülen bereket simgesi tombul ana tanrıça figürleri, Mezolitik Çağ’da sanat düzeyi ve sayıları artarak devam etmiştir. Antalya Beldibi kaya sığmağı C katmanı, mikrolit aletlr, boyalı çakıl taşalrı, duvarlara kazınmış geyik resimleri, kırmızı boyayla yaratık süslemelerle, tipik bir Mezolitik yerleşmedir. Van ilçesi Yedisalkım Köyü’ndeki Kızlar Mağarası’ndaki büyük ihtimalle hayvan kanıyla yapılmış av ve tuzak sahneleri; Adıyaman’ın Palanlı vadisindeki Keçiler Mağarası duvarlarında yer alan keçi resimleri, Mezolitik Çağ sanatının tipik örnekleri kabul edilmektedir. Macunçay sekileri, Isparta Baradız, Gaziantep Dülük Şarklı Mağara, Samsun Tekeköy kaya sığmağı, diğer Mezolitik yerleşmelerdir.
Neolitik Çağ
Kimi bilim adamlarınca devrim olarak nitelendirilen Neolitik Çağ, üretici, tarımcı insanın çağıdır. Nasıl başladığı bilinmeyen tarımla birlikte toprağa bağlı, yerleşik yaşam biçimi ortaya çıkmıştır. Anadolu’da Neolitik yerleşmeler genellikle düzlüklere ve doğal tepelere kurulmuştur. Şanlıurfa ve Antalya bölgesi dışındaki yerlerde kalıcı, sürekli barınmayı sağlayacak evler yapılmıştır.Taş alet çeşitlerinin zenginliği Neolitik kültürün gelişkinliğini gösterir. Taş alet ve silah yapımında çakmaktaşı ve obsidiyen kullanılmıştır. Bakır ve malakit dövülerek biçimlendirilebilmektedir. MÖ VIII. bin yıl ile VI. bin yıl arasına tarihlendirilen. Anadolu Neolitik Çağı’nın en gelişmiş merkezlerinden biri Konya’nın Çumra İlçesi sınırları içindeki Çatalhöyük’tür. MÖ 670&4 rihleri arasına konan yerleşme, 15 ha’lık alana yayılnrş a kadar evden meydana gelmektedir. 14 yapı katı ortaya çi tır. 5 000-6 000 civarında nüfusu bulunan Çatalhöyük zm hir niteliği taşıdığı söylenebilir. Büyük bir ihtimalle s meyip, en dıştaki ev sırası bir duvar meydana getire re – C yapılmıştır. Bir oda ile küçük bir depodan meydana gd* tavandan girilmektedir. Yapılar, taş temelsiz kerpiçte- ^ yalıdır. Oturmak ve yatmak için duvarlar boyunca kerro: vardır.
Arkeolojik kazılara dayanılarak yapılan incelemelerde Anadolu’da bütün tarih çağlarına ait kalıntılara rastlanmıştır. Antalya’da Karain Ma- ğarası’nda, Ankara, Samsun ve İsparta dolaylarındaki mağaralarda Yont- mataş Çağı’na; Konya yakınlarında Çatalhöyük, Burdur’da Hacılar, Gaziantep’te Saçakgözü höyüklerinde Ci- lâlıtaş Çağı’na; Anadolu’nun hemen her tarafında, fakat en başta Yozgat dolayında Alişar’da, Çanakkale ilinde Truva’da, Çorum ilinde Alacahö- yük ve Boğazköy’de Maden Çağı’na ait kalıntılar bulunmuştur. Buralarda yapılan araştırmalar Anadolu’da uygarlığın M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzandığını, özellikle Alişar ve Alaca- höyük’te bulunan kalıntılar Bakır Devri uygarlığının M.Ö. 3000-2000 yılları arasında çok canlı olduğunu, Hi- titlerin Anadolu’da belirmesiyle bu devrin son bulduğunu göstermiştir.
Hititler
II. binyıla ait yazılı taş belgelerde Hititlere ve Asur kolonilerine ait geniş bilgiler bulunmaktadır. Uzun yıllar Anadolu uygarlığının temsilcisi yalnız Hititler olmuştur. Büyük Hitit İmparatorluğu M.Ö. XII. yüzyılda son bulduktan sonra Doğu Anadolu’da U- rartu; Orta Anadolu’da önce Frigya, sonra Lidya; Toroslar’m güneyinde küçük Hitit Krallığı kurulmuştur. Fakat Hitit uygarlığının gerçek mirasçısı Frigyalılardır denebilir. M.Ö. I. binyıl içinde bu devletler de son bulmuş, Anadolu sıra ile Perelerin, MakedonyalIların, Romalıların ve BizanslIların egemenliğine geçmiş, ancak Selçukluların eline geçtikten sonra Türk yurdu olma yoluna girmiştir.
Lidyalılar
İlkçağ’da Gediz ve Büyük Menderes arasında kalan bölgeye Lidya, burada oturan halka da Lidyalılar denirdi. Lidya Krallığı M.Ö. XIII. yy.dan M.Ö. VI. yy.a kadar sürdü. İran hükümdarı Keyhüsrev son Lidya kralı Kroisos’u yenip başkent Sardeis’i ele geçirerek Lidya Krallığı’na son verdi (M.Ö. 546). Kroisos’un zenginliği dillere destandı.Parayı Lidyalıların icat ettiği söylenir.
Anadolu’nun Türkleşmesi
Anadolu’nun Türkleşmesi 1071 yılında Oğuz Türklerinin hakanı Alparslan’ın *Malazgirt’te Bizans’lı Romanos Diogenes’i yenmesiyle başlar. Oğuzlar bu savaştan sonra Anadolu içlerine doğru yayılmağa ve Selçukluların BizanslIlarla sınırdaş oldukları yerlerde uçbeylikleri kurmağa koyuldular. Bunların en ünlülerinden biri olan Osmanoğullarımn Bursa yöresinde kurdukları beylikten de za-manla bir imparatorluk doğdu.Osmanlılar zamanında ülke olarak bütünleşen Anadolu, Yıldırım Bayezit ile *Timur arasında Ankara’da yapılan savaşı Bayezit’in kaybetmesi üzerine yeniden bir bölünme dönemine girdiyse de çok geçmeden bundan sıyrıldı ve yeniden bütünlüğe kavuştu. Anadolu’nun bütünlüğü en büyük tehlikeyi Birinci *Dünya Savaşı sonunda *Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmak istenmesiyle geçirdi. Ancak, bu sefer de Atatürk ve arkadaşlarının yürüttüğü *Kurtuluş Savaşı’- nıri başarıya ulaşmasıyla tehlike ge-çiştirilmiş oldu. Anadolu zengin tarihi ve değişik iklim bölgelerinde beliren farklı tabiat güzellikleriyle dünyanın en ilginç yer-lerinden biridir. Büyük ölçüde dağlık ve yer yer çorak olmakla birlikte, iklim farklılıkları’bu topraklarda yetişen ürün türlerini çok zenginleştirir.