Ahmet Mithat Efendi (Kimdir, Biyografisi)
[caption id="attachment_1347" align="alignleft" width="180"] Ahmet Mithat Efendi[/caption]Ahmet Mithat Efendi 1844 1912. GEÇEN yüzyılın gazetecilerinden ve ilk roman yazarlarından. Halk hocası. İstanbul’da doğdu. Henüz altı yaşındayken babacı ölünce Mısırçarşısı’nda dükkân süpürmeğe başlayarak hayata atıldı. Vi- din’e, ağabeyisinin yanına gitti. Çeşitli şehirlerde orta öğrenimini yaptı. Rusçuk’ta Fransızca öğrendi. Mithat Paşa’nın Tuna Valiliği’nde onun yanına girdi. Onunla Bağdat’a gitti. İstanbul’a gelince Ter- cüman-ı Hakikat gazetesini kurdu.
AHMET MİTHAT Efendi yokluk içinde büyüdüğü için çalışanları değerlendirmeyi çok iyi bilirdi. Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi gibi halkçı yazarları ilk takdir eden o olmuştur.
Efendi, gayet babayani bir insandı. Ama evinde, o devrin İstanbul’u için yenilik olan çok şey vardı: Çatal-bıçakla masada yemek yenir, piyano çalınır, tiyatro oynanırdı. Bununla beraber, kendi kurduğu matbaasında entariyle, başında takkeyle çalışır, adamları gelmezse yazılarını hem dizer, hem basar, hem satardı.
Mithat Efendi, Şinasi’nin başlattığı düzyazıda sadelik akımını halk diline ve sohbet ifadesine kadar götürmüştür. Bu yüzden de romanlarında konu birliğinden eser kalmazdı. Bir yerde olayı bırakır, okuyucusu için yeni olarak gördüğü bir kelime için sayfalarca açıklamalara girişirdi. Hele: «Ne dersiniz, bu hain ölümü haketti değil mi? Soralım bakalım, kırk katır mı ister kırk satır mı?» diye okuyucuyu da işe karıştırması, zamanında çok tutulurdu. Nitekim, eski İstanbul konaklarında, uzun kış geceleri, mangal başına toplanılır, Efendi’nin forma forma çıkan romanlarından o hafta hangisi yayın- landıysa, okuma bilen evin büyüğü onu yüksek sesle okur, hane halkı da merakla dinlerdi.
Bu bakımdan Ahmet Mithat Efendi’nin memlekete hizmeti büyüktür. Azınlıktaki aydınlar için değil, çoğunluktaki halk için yazmıştır. «Kırkan- bar», «Dağarcık», «Letâif-i Rivâyat (Söylentilerin en güzelleri)» gibi isimlerde yayınladığı küçük kitapçıklar sabırsızlıkla beklenir olmuştu. Bunlar, sistemsiz ansiklopedik bilgi veren eserlerdi. Her okuduğu, her öğrendiğini okuyucusuna da aktarmak, Efendi’nin başlıca işiydi.
Romanlarında gözleme önem vermekle beraber Aleksandr Dumas tarzında aşırı mübalâğalara, his ve hayali gıcıklayıcı, hattâ sırasında açık saçık tasvirlere çok rastlanır. Sağlam bir ahlâk öğretisi vardır: iyiler mutlaka muradına erer, kötüler de cezalarını bulur. Roman anlayışı, çağma göre hayli geri ve masalla karışık olduğu halde toplumumuzun içinde bulunduğu durum dolayısıyle çok sevilmiştir.
Mithat Efendi’nin önemli bir yanı da gazeteciliğidir. Naci ve benzeri gibi şairleri tutar, Tevfik
Fikret ve arkadaşları gibi yenilikçileri beğenmez alay ederdi. Onun için edebiyatın gayesi halka hayrı dokunmaktı. İçine dönük ve sadece sanatı amaç edinen bir edebiyatı anlamıyor, batr taklitçiliğini ancak teknikte ve pratik hayatla faydalı görüyordu, Ona «Hâce-i evvel (İlk öğretmen)» denilmesinin sebebi de budur.
«İlk öğretmen» unvanını’haketmiş olmakla be-raber, edebiyatta yenilik taraftarlarını tutmaması Mithat Efendi’nin şöhretine gölge düşürmüştür. Ama faziletli bir insan olduğu için daima haklıyı haklı çıkarırdı. Nitekim «Decadent»lık meselesinde de böyle olmuştur. Servet-i Fünun edebiyatı mensupları hakkında «Decadeııt’lar (Yozlaşmışlar)» başlığıy- le yazdığı yazılarda bu kelimeyi çeşitli şekillerde yorumlayarak onlara hücum etmiş, ama karşılaştığı sert tepki ve yapılan açıklamaları görünce «Bizim Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit Beyler gibi değerli gençlere sözümüz yoktur. Bizim sözümüz yeni edebiyat yapıyoruz diye saçmalayanlaradır» diye soldan geri etmiştir.
Siyasî hayatı itibariyie bazı resmî görevlerde bulunmuş, hattâ İkinci Meşrutiyet’ten sonra Darül fünun’a Tarih Felsefesi öğretmeni olmuştu ama, belirli bir görüşü yoktu. Bununla beraber, 1873′te, Na mık Kemal’in «Vatan – yahut – Silistre» dramından çıkan sürgüne gönderme olayları sırasında o Rodos adasına uzaklaştırılmıştı. İlk romanlarını ve piyeslerini orada yazmağa başlamıştır. Ancak Ab- dülâziz tahttan indirildikten sonra, yanî 1876′da İv tanbul’a dönebilmiştir. Tercüman-ı Hakikat gazete sini de bundan sonra çıkardı.
Mithat Efendi’nin eserleri, toplam olarak iki yüzü bulur. Bunlar arasında hikâye, roman ve tiyatrodan başka çeşitli konularda tercümeler büyük yer tutar. Evinde kendi yazdığı tiyatroları oynatır, kendisi de bunlarda rol alırdı. Musikiye meraklıydı. Bazı besteleri de vardı ama, bunlar tanınmamış• tır. Mithat Efendi, tam anlamıyle kendini yetiştirmiş (Autodidacte) ve ansiklopedik bilgi sahibi bir yazardı. Ancak, yazıları «nükte»den yoksundu.
Haşan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Yeryüzünde Biı Melek, Süleyman Musulî, Dürdâne Hanım gibi ro-manları, 40′dan fazla tercümesi vardır.