Burkay: Devlet içinde yuvalanmış suç ağı, Kürt hareketini teröre itti

Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkanı Kemal Burkay, 12 Eylül'ün hesabı sorulmadan, Türkiye'nin barsaklarını temizleyemeyeceğini; şeffaflaşması, gerçek bir demokrasiye ve barışa ulaşmasının mümkün olmayacağını söyledi. Burkay, devlet içinde yuvalanmış, kollarını toplumun dörtbir yanına salmış suç ağının sağcı ve solcu gençliği birbirine kırdırdığını, Alevilere karşı pogramlar düzenlediğini, Kürt hareketini teröre ittiğini söyledi.

TBMM Araştırma Komisyonu'nun, Abdi İpekçi cinayetinin perde arkasının 'devlet sırrı' gerekçesiyle gizlendiğini açıkladığını hatırlatan Burkay, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. İpekçi'yi vuran Ağca'nın, bunu kendi başına yapmadığı, arkasında devletin derinlerine uzanan bir komplo ve terör zincirinin olduğu, bu ağın 12 Eylül öncesi sokağı kana boyayıp cuntaya zemin hazırladığının besbelli olduğunu dile getiren Burkay, "Nitekim tetikçi, aynı çark tarafından cezaevinden kaçırıldı, yurt dışına çıkarıldı. Sonra da Papa suikastine yönlendirildi. Abdullah Çatlı'nın da içinde bulunduğu çete, 12 Eylül döneminde bizzat cuntanın buyruğu ile yurt dışında muhaliflere karşı bir dizi eylemler gerçekleştirdi. Bunu yaptıran güç, eğer devlete hakimse elbet gerçeği kamuoyu ile paylaşamazdı. Bu bir 'devlet sırrı' idi." dedi.

"CİNAYETLER YA İRAN'A YA DA PKK'YA YÜKLENDİ"

Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Turgut Özal, Orgeneral Eşref Bitlis, Tümgeneral Bahtiyar Aydın'ın ve daha nicesinin ölümünün de bu türden olduğuna dikkat çeken Burkay, bu cinayetlerin bir bölümü, özellikle Kemalist aydınlara karşı işlenenlerin İran'a, ötekilerin ise duruma göre PKK'ya ve başka türden örgütlere yüklendiğini ifade etti. Burkay, şöyle devam etti: "Daha 12 Eylül ve 12 Mart öncesi nice kanlı olay Maraş, Malatya, Kırıkhan, Çorum ve benzerleri böylesine devlet içinde yuvalanmış, kollarını toplumun dörtbir yanına -orduya, polise, sağ ve sol türden siyasi partilere, üniversiteye, yargıya vb- salmış bu suç ağının eseriydi. Onun eliyle sağcı ve solcu gençlik birbirine kırdırıldı. Alevilere karşı pogramlar düzenlendi, Kürt hareketi teröre itildi. Ve tüm bunlar 'devlet sırrı' olarak kamuoyundan gizlendi, suçluların üzerine gidilmedi, suçlular başka yerlerde arandı. Bir başka deyişle, devlet eliyle pervasızca cinayetler işlendi ve işin iç yüzü toplumdan gizlendi, halk akıl almaz biçimde aldatıldı."

"CUNTACILAR SİLİVRİ'YE DOLDURULSA DA ESKİ DEFTERLER PEK KARIŞTIRILMADI"

Burkay, 1996'da Susurluk kazasında bu suç kuyusunun üstündeki örtü açılır gibi olduğunu ama hızla kapatıldığını anlattı. Burkay, 2000'li yıllarda AK Parti hükümet olduktan sonra, kendisini bu şer güçlerin darbelerinden savunma güdüsüyle olsa, darbecilerin üzerine gittiğini ve suç çetelerinin bir bölümünü deşifre ettiğini kaydetti.

Ama 28 Şubat hariç, 2000 öncesinin dosyalarını açmaya pek de gönüllü davranmadığını dile getiren Burkay, değişen yargı cuntacıları Silivri'ye doldurulsa da bu eski defterlerin pek karıştırılmadığını ifade etti. "Peki bu ne zamana kadar devam edecek?" diye soran Burkay, "12 Eylül'ün hesabı, Evren'in ve Şahinkaya'nın ifadelerini hasta yatağında almak gibi bir garip durumdan, bu dönemin onca katil ve işkencecisinin yaptıklarının hesabını sormak gibi ciddi bir yargılamaya ne zaman dönüşecek? Bu yapılmadan Türkiye barsaklarını temizleyemez. Bu karanlık dönem aydınlığa kavuşup sorumlularından hesap sorulmadan Türkiye'nin şeffaflaşması, gerçek bir demokrasiye ve barışa ulaşması mümkün değil." diye konuştu.

"DEVLET SIRRI KALDIRILSIN SİYASİ CİNAYETLER AYDINLATILSIN"

'Devlet sırrı' denen suikast ve cinayetlerin artık açığa kavuşmasını isteyen Burkay, İpekçi'nin, Mumcu'nun, Kışlalı'nın, Musa Anter'in, Hrant'ın ve tüm öteki aydınların katlinin ardındaki suç şebekelerinin, sorumlularının açığa kavuşması gerektiğini söyledi.

"TBMM Komisyonu'nun bu açıklamalarına rağmen, bugün de hâlâ bu karanlık dönemin üzerine gidilmeyecek ve hesap sorulmayacaksa yazık" diyen Burkay, "Bunun için Parlamento'ya ve hükümete elbet ciddi görev düşüyor. Ama daha da önemlisi 12 Mart ve 12 Eylül'ün onca acısını çekmiş olanların, demokratik kuruluşların, sendikaların, aydınların, medyanın seslerini yükseltip kamuoyu oluşturmalarıdır. Son 50-60 yılın karanlığı aydınlatılsın, sorumlular teşhir edilsin, hesap sorulsun." şeklinde konuştu.