"Türk solu, 27 Mayısı kutsadı, vesayetin kurallarını benimsedi"
Kanal 5'e konuk olan eski TİP üyesi Ergün, solculara cuntacılar tarafından silahlı mücadele yapmalarını söylendiğini ifade etti. 1965 yılında TİP Genel Merkezine gelen düzgün kıyafetli bir vatandaşın silahlı mücadele önerdiğini dile getiren Ergün, olayı şöyle anlattı: "Yıl 1965… TİP Genel Merkezine gelen kravatlı bir vatandaş, silahlı bir mücadelenin olması gerektiğini söyledi. Belindeki silahı masaya koydu. Kendisini reddettim ve gitti. Bu kişiyi daha sonra Süleyman Demirel'in arkasında korumalık görevini yaparken gördüm. Bir teğmen geliyor, 8- 10 genci bir odaya topluyor. Diyor ki, 'siz biraz hareketlenme yapın biz darbe yapacağız.' Ertesi gün bizimle beraber olan arkadaşlar bize selam vermiyor. Bu şekilde Türkiye gençliğini silahlı mücadele içine soktular. Bizde şiddet karşıtı olduğumuz için, arkadaşlarımız selam vermeyi kesiyorlardı."
"DHKP-C TAŞERON ÖRGÜT"
Ankara'da Amerika Büyükelçiği'ne yönelik canlı bombalı saldırısını da değerlendiren Ergün, saldırıyı DHKP-C'nin üstlendiğini belirterek bazı güçlerin bu yapıyı desteklediğini vurguladı. Aksi halde bunların ayakta duramayacağını ifade eden Ergün, "Bu saldırılar ile birilerine mesaj verdiler. Bu mesajlar Türkiye'ye olabilir, bunun yanında ABD'ye de olabilir. DHKP-C idealizim uğruna çalışan bir örgüt değil. Birilerini taşeronu durumuna gelmiş bir örgüt." dedi.
İmralı sürecinin açıkta yürütülmesinin, toplumda güçlü bir çözüm iradesi olduğunu gösterdiğini anlatan Ergün, Türk halkının da Kürt halkının da çözüm istediğinin görüldüğünü söyledi. "Cumhuriyetin başından beri sivil siyaset yolu kullanılsaydı, bunca kayıp bunca acı olmazdı." diyen Ergün, "Bugün atılan adımları fazlasıyla önemsiyorum. Hiçbirimiz birbirimizin düşmanı değiliz. Bugün ben AK Parti'yi yenmek isterim ama benim düşmanım değil. Bu sürecin çözüme kavuşmasını bütün toplum istiyor. Solcularda bu sürece büyük bir destek veriyor. Artık bu sorunu çözmeliyiz." diye konuştu.
"TÜRK SOYUNDAN OLMAYANLARA HİZMETKAR VE KÖLE OLARAK BAKILIYOR"
CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler'in yaptığı açıklamalara da tepki göstere Ergün, "CHP genel anlamda, kuruluş yapısı içinde Türk soyundan olmayanlara hizmetkâr ve köle olarak bakıyor. Ama bu söylemlerde bulunanların yanında özürlükçü bir grupta var. Ciddi rahatsızlıkları var. Bunları bizlere de yansıtmaya başladılar. CHP'nin 6 oku var, bu oklardan üçünü atması gerekiyor. Birincisi milliyetçilik. Bu kavram artık kullanılamaz. Devrimcilik, günümüzde dünyada devrimcilik diye bir şey olamaz. Diğer bir kavram ise devletçilik…Devleti kutsayarak, halkın devlet için çalışması mantığı kaldırılmalıdır. Jakoben laiklik anlayışından da vazgeçmelidir." şeklinde konuştu.
CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'den çıkarılması için yapılan başvuruların yerinde olduğunu belirten Ergün, şöyle devam etti: "CHP bu akıma uyan bir parti değil. Birçok ülkeden partiler var. Bu yapı büyük fakat felçli bir yapı…CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'den atılması gerektiğini söyleyen birçok ülke var. Ben ikili temaslarımda liderlerden bizzat bunu duydum."
"TÜRK SOLU SÖZÜNÜN İÇİNDE BİLE AYRIMCILIK VAR"
Türk solu sözünün içinde bile ayrımcılık olduğunu ifade eden Ergün, "10 yaşımdan bu yana siyasetinin içindeyim. Türk solunun halka gitmek yerine neleri tercih ettiğini gördük. 27 Mayısı kutsadılar. Vesayet kurallarını benimsediler. Kendini solcu olarak nitelendirenler çetelerle yüzleşirlerse kendileri ile yüzleşmiş olacaklar. Sol özgürlüklere karşı çıkıyor çünkü sol değil. Fransız jakobenliğini benimsemişler." dedi.
Türkiye solunda, TİP ve SODEP hariç diğerlerinin CHP çizgisinden esinlendiğini anlatan Ergün, şunları söyledi: "Darbe, cunta, baskı olur bu kesimler sevinir. Bunlar jakoben bir tutum içerisinde. Biz artık bu algıyı değiştirmek istiyoruz. Türkiye solu maalesef devletçi bir etki altında kalmıştır. Sovyet propagandası etkisi altındadır. Devleti kutsayan anlayıştan kurtulmalıdır. Sol dayatmacı bir rejimi destekler haline gelmiştir. Bugünkü laikliği, devletçiliği, cuntacılığı destekleyenler solcu değildir."
"DEVLET DAYATMA YAPAMAZ, ÖZGÜRLÜK SUNMALI"
Memur-Sen'in kamuda kılık kıyafet serbestliği nedeniyle 'Özgürlük İçin 10 Milyon İmza' adıyla başlattığı kampanya hakkında da değerlendirmelerde bulunan Ergün, "Bu kampanyayı haklı buluyorum. Kim hangi kurumunda çalışacaksa, nerde okuyacaksa, insanlar başını örtme iradesine sahiptir. Bu demokrasi için bir gerekliliktir. Bir insana kılık kıyafet dayatmanın saçma bir tutum olduğunu düşünüyorum. İnsanlar istediği kıyafeti istediği şekilde giymelidir. Devlet insanların özgürlüklerine engel koymaz." diye konuştu.
Dini ve mezhebi ne olursa olsun insanlara özgürlük ortamı sunulması gerektiğini vurgulayan Ergün, insanların kendi seçimlerini yapması gerektiğini, devletin dini özgürlükleri korumakla sorumlu olduğuna dikkat çekti. Ergün, devletin dayatma yapamayacağını kaydetti.
"Devletin sırrı demek, iyi olmayan sırlar var demek oluyor." diyen Ergün, "Devletlerin elbette sırrı vardır. Ancak ülke içerisinde sorunlarla ilgili sırlar ortaya çıkmalı. Yurttaşın hakkı geçerli olmalı. Devlet sırrı ile yurttaşın hakkı uzlaştırılmalıdır. Belli konularda devlet sırrı kaldırılmalı, yargı görevini yapmalıdır. Bu sırlar ortaya çıkmadığı sürece normalleşme gerçekleşemez." ifadelerini kullandı.