'90 yıllık cumhuriyet tarihinde 200 meal, 30 tefsir yazıldı'

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, 90 yıllık cumhuriyet tarihinde 200 Kuran meali, 30 Kuran tefsirinin yazıldığını söyledi. Mealin cumhuriyet döneminin ürünü olduğunu anlatan Prof. Dr. Öztürk, "600 yıllık Osmanlı döneminde Kur’an–ı salt çevirisinden okuma gibi bir adet yoktur." dedi.


Ç.Ü. Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi’nde düzenlenen "Cumhuriyet dönemi Kur'an Tefsiri mirasına genel bir bakış" konulu konferansta konuşan Öztürk, cumhuriyet döneminde pek bilinmese de iki bayan müfessirinde olduğunu belirtti. Tefsir çalışmalarının Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) döneminde başladığına işaret eden Öztürk, Kur’an mealinin “90 yıllık cumhuriyet tarihi tecrübesi içinde” ortaya çıkan yepyeni bir şey olduğunu açıkladı. Kur’an (eksik–tamam) 100 farklı dünya diline çevrildiğini hatırlatan Öztürk, 600 yıllık Osmanlı döneminde Kur’an–ı salt çevirisinden okuma gibi bir adetin olmadığını anlattı. Öztürk, “Osmanlı döneminde bir tek Kur’an çevirisi yapılmamıştır.”dedi. Tanzimat ve 2. Meşrutiyet’in ilanıyla “Bizim niçin hala bir Türkçe Kur’anımız yok?” tartışmalarının başladığını anlatan Öztürk, 1923 cumhuriyetin ilanından 4–5 ay ilk Kur’an çevirisinin Albay Cemil Said’e ait olduğunu aktardı. Bu çeviride ciddi hataların yer aldığını ve dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi tarafından bir beyanname ile eleştirildiğini dile getiren Prof. Dr. Mustafa Öztürk, dini hassasiyeti olan 1. Meclis tarafından Kur’an–ı Kerim’in çevrisinin böyle ehliyetsiz kişiler tarafından yapılmasına tepki gösterdiğini ifade etti. Şubat 1925’te Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi mecliste görüşülürken Eskişehir mebusu Azmi Efendi, 50 milletvekilinin daha imza olan bir teklif sunduğunu belirten Öztürk, artık ilmi yetkinliğe haiz bir heyet tarafından Kur’an çevrisi ve tefsirinin yapılmasını önerdiğini kaydetti. Önergenin kabul edildiğini ve dönemin Din İşleri Kurulu Üyesi Ahmet Hamdi Akseki’nin üstlendiğini ve meali Mehmet Akif’e bu işi üstlenmesi teklif edildiğine değinen Öztürk, “Kur’an–ı Kerimin tefsirinin ise Elmalı Hamdi Yazır’a, Babanzede Ahmet Naim Efendi’ye ise Peygamber Efendimiz’in (sav) hadislerini tercüme ve şerhini yazdırılması istenir. Ama Mehmet Akif Ersoy, bu teklifi bir türlü kabul etmez. Gerekçesi ise Kur’anı bütün ihtişamı ile eksiksiz çeviremeyeceği endişesidir. Akif, bir türlü ikna edilmez. En son Hamdi Yazır, ‘Akifciğim bu bir tercüme değil, en nihayet bir meal olacaktır’ der. Meal sözü Akif’i yumuşatır. Git–gellerden sonra üstad kerhen de olsa kabullenir. 1926–38 yılları arasında yazılan Hak Dini, Kur’an Dili tefsiri ilmi ve felsefi derinliğiyle halen zirvedir. Halen Elmalı çıtası halen aşılmış değil. 600 yıllık Osmanlı çökmüştür, ama ilmi olarak çöküş değildir. Elmalı bu geçmişin çökeltisidir.” diye konuştu.
Mealin “Allah’ın ayetlerde kast ettiği anlam budur, yerine bunu yazan kişinin anlayabildiği ve tercih ettiği düşüncesi böyledir” şeklinde düşünmenin daha isabetli olacağını hatırlatan Öztürk, Mehmet Akif’in –ne olduysa– öldüğü ana kadar Türkiye’den ayrılıp Mısır’a yerleştiğine dikkat çekti. Akif’in Mısır’da kaleme aldığı meal örneklerini Elmalı Hamdi Yazır’a gönderdiğini aktaran Öztürk, şöyle devam etti:“Elmalı, Akif’in şiirlerindeki güzelliğin ve akışkanlığın yazdığı meale yansımadığını söyler. Akif, çok üzülür, eli ayağı titrer. Akif, 7 yılda yazdığı mealle ilgili Diyanet’le anlaşmasını fesih eder. Bu arada meal işi de Elmalı’ya devir ediliyor.”

Prof. Dr. Mustafa Öztürk,yakın bir zamanda Mehmet Akif’in yazdığı mealden söz edildiğini, kendisinin böyle bir metinin olabileceğine inanmadığını vurguladı. Öztürk, “Çünkü Sebilürraşat Dergileri’nde yazdığı makalelerindeki ayet çevirileri ile karşılaştırdım, uyuşmuyor. Bizim Akif değil. Akif’in mealini yakmışlar. İslam Konferansı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası İhsan Efendi, Mehmet Akif’in Mısır’dan arkadaşıdır. Ona vasiyet ediyor. O da gelir, ölürken oğluna vasiyet ediyor. Ama İhsan Efendi, Akif’in vasiyetini yerine getiriyor meali yakıyor. Hem de kıyamıyor bir nüshada kendisine alıyor. Kendine aldığını oğluna ‘bunu yak’ diyor. 1960’lı yıllarda bunu yaktılar. Yarın kimse çıkıp ‘işte Akif meali’ demesin diye, Seyit Kutub’un Fizilal Kur’an eserini tercüme eden hocamız bir makale yazdı. Maalesef o meal kayboldu gitti. Keşke gitmeseydi. Ama vasiyet öyleydi, ne yapalım.”dedi. 90 yıllık cumhuriyet tarihinde 200 adet Kur’an–ı Kerim meali yazıldığını söyleyen Özkürk, bir kısmı tamamlanmayan 30 civarında da Kur’an tefsirinin varlığına dikkat çekti.

Toplantıya Vali Yardımcısı Mustafa Yüksel Karadağ, Ç.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ali Osman Ateş, Kızılay Şube Başkanı Ramazan Saygılı ile çok sayıda davetli katıldı.